Yapay Zeka Dedikleri Bu Mu? Hadi Biraz Dalga Geçelim!

7 Dak Okuma

Sevgili okur, nasılsın bakalım? Umarım hayat sana limon sıkmak yerine bol bol limonata ikram ediyordur. Bugün öyle bir konuya dalıyoruz ki, aklını başından alacak, belki biraz da “Acaba ben mi eskidi?” diye düşündürecek. Evet, evet, yine o meşhur konu: Yapay Zeka! Hani şu her yerde adı geçen, yok efendim işimizi elimizden alacakmış, yok efendim bizi tembelliğe alıştıracakmış diye ortalığı birbirine kattığımız teknoloji harikası. Ama gelin görün ki, biz hala “Oğlum, şu telefonumun şarjı neden çabuk bitiyor?” diye düşünüp duruyoruz. Yapay zeka mı? O daha çok Netflix’in “Sizin için önerilenler” listesini hazırlıyor, o kadar.

Yapay Zeka: Eskiden Bilim Kurguydu, Şimdi Kendi Kendine Sipariş Veren Buzdolabı mı?

Hatırlasana sevgili takipçim, çocukken televizyonda gördüğümüz robotlar vardı. Böyle metalden, kocaman, dünyayı kurtaran ya da mahveden. Biz de “Vay be, ne günler gelecek!” diye hayaller kurardık. Şimdi ne oldu? Yapay zeka dediğin şey, bizim için yemek siparişi veren, trafikte bizi en hızlı yoldan götürmeye çalışan, hatta bazen attığımız bir tweete bile “Ne kadar zeki bir yorum!” diye iltifat eden dijital bir yardımcıya dönüştü. Yani hani, o büyük, korkutucu robotlar yerine, daha çok “Canım sıkıldı, ne izlesem?” derdine çare olan bir sistem.

Biliyorsun değil mi, bu yapay zeka denen illet, aslında bizim verdiğimiz bilgilerle besleniyor. Yani sen hayatında ne kadar saçmalık paylaşırsan, o da o kadar saçmalık üretiyor. Tam bir kısır döngü yani. Sanki lisede sürekli dedikodu yapan kızlar gibi; biri bir şey uyduruyor, diğeri onu biraz değiştirip yayıyor, derken bakmışsın olay bambaşka bir yere gitmiş. Yapay zeka da tam olarak böyle çalışıyor, sadece daha hızlı ve daha az drama ile.

Peki Ama Nasıl Kullanacağız Bu Teknolojiyi? Koca Koca İnsanlarız Sonuçta!

İşte geldik can alıcı noktaya. Bu yapay zeka denen olguyu hayatımıza nasıl entegre edeceğiz de, o büyük felaket senaryoları yerine, daha çok “Vay be, ne pratikmiş!” diyeceğimiz bir gerçeklik yaratacağız? Öncelikle, biraz kafamızı kullanmamız lazım, sevgili okur. Evet, evet, o hepimizin kafasında duran, bazen unutkanlıktan bazen de tembellikten çalıştırmadığımız organımızdan bahsediyorum.

Diyelim ki bir sunum hazırlayacaksın. Eskiden saatlerce araştırma yapar, notlar alır, slaytları tek tek düzenlerdik. Şimdi ne yapıyoruz? “Yapay zeka, bana X konusunda bir sunum hazırla!” diyoruz. Ve hoop, bir bakmışsın harika bir şey çıkmış. Ama dur bakalım! O sunumun içeriğini kontrol etmen lazım değil mi? Yanlış bilgi olabilir, eksiklik olabilir. Hani o ilk buluşmada erkeğin “Ben çok romantik biriyimdir” demesi gibi; biraz abartı, biraz da yalan olabilir. O yüzden, bu yapay zekanın sana sunduğu her şeyi sorgulamadan kabul etme. Biraz eleştirel düşün, biraz da kendi zekanı kullan.

Yaratıcılık mı? Yapay Zeka mı? Yoksa İkisi Birden mi?

Şimdi gelelim en hassas konuya: Yaratıcılık! “Yapay zeka bizim yerimize resim yapacak, yazı yazacak, müzik besteleyecek, biz ne yapacağız?” diye panikleyenler var aramızda. Sakin ol şampiyon! Yapay zeka bir araçtır, sihirli değnek değil. Sen bir ressam olsan, elinde fırça ve boya varken, “Bu fırça benim yerime resim yapsın” der misin? Demezsin herhalde. Yapay zeka da tam olarak böyle. Ona ilham verebilirsin, yönlendirebilirsin, hatta ondan bir başlangıç noktası alabilirsin.

Düşünsene, bir yazar olarak ilham perisi gelmediğinde, yapay zekadan birkaç cümlelik bir fikir alabilirsin. Ya da bir müzisyen olarak, aklına takılan bir melodi için yapay zekadan farklı varyasyonlar isteyebilirsin. Bu, sanki bir arkadaşından fikir almak gibi. Arkadaşın sana bir fikir verir, sen onu alıp kendi süzgecinden geçirir, geliştirirsin. Yapay zeka da tam olarak bu işi daha hızlı ve bazen daha ilginç bir şekilde yapabilir. Ama o “ışığı” veren sensin, unutma!

Sosyal Medyada Yapay Zeka: Filtreler mi Gerçeklik mi?

Hadi itiraf et, sen de kullanıyorsun! O kusursuz görünen selfieler, o sanki profesyonel çekilmiş gibi duran fotoğraflar… Hepsi yapay zeka ürünü filtreler sayesinde. Peki, bu iyi mi kötü mü? İşte bu, benim bile tam olarak cevabını veremediğim bir soru. Bir yandan, insanlar kendilerini daha iyi hissetmek için bu araçları kullanıyor. Bir yandan da, gerçeklik algımız giderek bozuluyor.

Biliyorsun değil mi, sosyal medyada gördüğümüz her şeyin %90’ı aslında bir illüzyon. Yapay zeka da bu illüzyonu daha da güçlendiriyor. Sanki bir film setindeyiz; herkes makyajlı, herkes en iyi kostümünü giymiş, herkes rolünü oynuyor. Ama perde arkasında kim bilir neler var? İşte yapay zeka da bu perde arkasını daha da gizemli hale getiriyor. Yani bir dahaki sefere birinin “mükemmel” hayatını gördüğünde, arkasındaki yapay zeka ordusunu da hatırla.

İş Hayatında Yapay Zeka: Robotlar mı Patron Olacak?

Gelelim en korkulan senaryoya: İşsiz kalmak! “Yapay zeka bizim yerimize çalışacak, biz de evde oturup maaş mı alacağız?” diye endişelenenler var. Açıkçası, bazı iş kollarında otomasyon kaçınılmaz. Ama bu, her şeyin sonu demek değil. Tıpkı sanayi devriminde olduğu gibi, yeni iş alanları da doğacak.

Düşünsene, yapay zeka sana raporları hazırlıyor, verileri analiz ediyor. Sen de bu analizlerin sonucunda daha stratejik kararlar alıyorsun. Ya da yapay zeka sana müşteri hizmetlerinde yardımcı oluyor, sen de daha karmaşık sorunlarla ilgileniyorsun. Bu, bir nevi süper güç kazanmak gibi. Eskiden tek başına savaşırken, şimdi yanında bir orduyla savaşıyorsun. Önemli olan, o orduyu nasıl yöneteceğini bilmek.

Kıymetli takipçilerim, yapay zeka öyle korkulacak bir canavar değil. O, bizim zekamızı artıran, işlerimizi kolaylaştıran bir araç. Tıpkı akıllı telefonlar gibi; ilk çıktığında “Bu ne işe yarar?” diyenler vardı, şimdi onsuz bir hayat düşünemiyoruz. Yapay zeka da zamanla hayatımızın o kadar içine girecek ki, onu kullanmadığımız anları garipsemeye başlayacağız.

Sonuç olarak, yapay zekayı hayatımıza entegre ederken, biraz akıllı olmamız gerekiyor. Onu sadece bir yardımcı olarak görmek, ona körü körüne güvenmemek ve en önemlisi, kendi zekamızı ve yaratıcılığımızı asla unutmamak. Çünkü en gelişmiş yapay zeka bile, o bir fincan kahvenin yanında gelen sohbetin sıcaklığını ya da bir dostun omzuna dokunuşunun samimiyetini taklit edemez. Hadi şimdi git, biraz düşün bakalım… Belki de yapay zekaya sana bu yazıyı nasıl yazacağımı sormuşumdur? Kim bilir!

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış