ChatGPT’nin üç yıl önce piyasaya sürülmesiyle başlayan yapay zeka (YZ) çılgınlığı, kısa sürede küresel çapta benzeri görülmemiş bir yatırım ve heyecan dalgası yarattı. Ancak günümüzde, bu başlangıçtaki coşkunun yerini, özellikle son dönemde GPT-5 gibi modellerin yüzeydeki kusurlarına odaklanan eleştirilerle birlikte, giderek artan bir halk memnuniyetsizliği almış durumda. Bu durum, gazeteciler ve etkileyiciler arasında YZ ilerlemesinin yavaşladığı, ölçeklemenin duvara çarptığı ve alanın sadece abartılı bir teknoloji balonu olduğu yönündeki söylemlerin yaygınlaşmasına neden oldu. Hatta pek çokları, gelişmiş YZ modellerinin ürettiği etkileyici görselleri, belgeleri, videoları ve kodları küçümsemek için ‘YZ çöpü’ (AI slop) gibi aşağılayıcı ifadeler kullanmaya başladı.
Bu bakış açısı, sadece yanlış değil, aynı zamanda tehlikelidir. Elektrikli scooter girişimlerinin bir ulaşım devrimi olarak pazarlandığı ve çizgi film NFT’lerinin milyonlarca dolara satıldığı dönemlerde bu ‘uzmanların’ nerede olduğu akla geliyor. Muhtemelen metaverse’deki değersiz arazileri satın almakla ya da GameStop hisselerindeki pozisyonlarını artırmakla meşguldüler. Ancak son 25 yılın en önemli teknolojik ve ekonomik dönüşüm ajanı olan YZ patlaması söz konusu olduğunda, gazeteciler ve etkileyiciler ‘çöp’ kelimesini yeterince kullanamıyor.
Nesnel ölçütlere göre, YZ’nin yetenekleri bundan sadece beş yıl önce çoğu bilgisayar bilimcisinin öngördüğünden çok daha fazladır ve şaşırtıcı bir hızla gelişmeye devam etmektedir. Gemini 3’ün sergilediği etkileyici sıçrama bunun en son örneğidir. Aynı zamanda, McKinsey’nin yakın tarihli bir raporu, kuruluşların %20’sinin halihazırda üretken YZ’den (genAI) somut değer elde ettiğini ortaya koymaktadır. Deloitte tarafından yapılan bir başka anket ise, kuruluşların %85’inin 2025’te YZ yatırımlarını artırdığını ve %91’inin 2026’da da artırmayı planladığını göstermektedir.
Bu veriler, ‘balon’ anlatısıyla ve küçümseyici ‘çöp’ diliyle uyuşmamaktadır. 1989’dan beri sinir ağlarıyla çalışan ve soğuk kışları ve sıcak patlamaları takip eden bir bilgisayar bilimcisi ve araştırma mühendisi olarak, öncü YZ modellerinin hızla artan yetenekleri karşısında her gün hayrete düşüyorum. Alan profesyonelleriyle konuştuğumda benzer duygu ve düşünceleri duyuyorum. Hatta YZ’deki ilerleme hızı, birçok uzmanı bunalmış ve açıkçası biraz korkmuş hissettiriyor.
YZ İnkarının Tehlikeleri
Peki, kamuoyu neden YZ’nin başarısız olduğu, çıktılarının ‘çöp’ olduğu ve YZ patlamasının gerçek kullanım alanlarının olmadığı anlatısına inanıyor? Kişisel kanaatimce bunun nedeni, aksi yöndeki güçlü kanıtlara rağmen, istediğimiz anlatılara tutunarak kolektif bir YZ inkar durumuna düşmüş olmamızdır. İnkar, yasın ilk aşamasıdır ve dolayısıyla, yakında gezegenımızda bilişsel üstünlüğümüzü kaybedebileceğimiz çok rahatsız edici olasılığa karşı makul bir tepkidir. Başka bir deyişle, abartılı YZ balon anlatısı toplumsal bir savunma mekanizmasıdır.
Bana inanın, anlıyorum. Süper zekanın istikrarsızlaştırıcı riskleri ve moral bozucu etkisi hakkında on yılı aşkın bir süredir uyarılar yapıyorum ve ben de YZ’nin çok hızlı bir şekilde zeki hale geldiğini hissediyorum. Gerçek şu ki, çoğu insanın bilişsel görevlerde insanları geride bırakabilecek, sorunları bireysel olarak herhangi bir insandan daha hızlı, daha doğru ve evet, daha yaratıcı bir şekilde çözebilecek yaygın olarak erişilebilir YZ sistemlerinin olacağı bir geleceğe hızla ilerliyoruz.
‘Yaratıcılık’ vurgusunu yapıyorum çünkü YZ inkarcıları genellikle yaratıcılık ve duygusal zeka gibi belirli insani niteliklerin YZ sistemlerinin asla ulaşamayacağı alanlar olduğunu iddia ediyorlar. Ne yazık ki, bu bakış açısını destekleyen çok az kanıt var.
Yaratıcılık cephesinde, bugünün YZ modelleri herhangi bir bireysel insandan daha hızlı ve daha fazla çeşitlilikle içerik üretebilir. Eleştirmenler, gerçek yaratıcılığın içsel motivasyon gerektirdiğini savunuyor. Bu argümana katılıyorum ancak bunu döngüsel buluyorum; yaratıcılığı, çıktının kalitesi, özgünlüğü veya kullanışlılığına göre değil, onu deneyimleme şeklimize göre tanımlıyoruz. Ayrıca, YZ sistemlerinin içsel dürtüler veya bir eylem duygusu geliştirip geliştirmeyeceğini henüz bilmiyoruz. Her iki durumda da, eğer YZ çoğu insan profesyonelle rakip olabilecek özgün işler üretebilirse, yaratıcı meslekler üzerindeki etkisi yine de oldukça yıkıcı olacaktır.
YZ Manipülasyon Sorunu
Duygusal zeka etrafındaki insan avantajımız daha da belirsizdir. YZ’nin, mikro ifadelerimizdeki, ses tonlarımızdaki, duruşumuzdaki, bakışlarımızdaki ve hatta nefesimizdeki ince ipuçlarını izleyerek, duygularımızı herhangi bir insandan daha hızlı ve daha doğru bir şekilde okuyabilmesi muhtemeldir. YZ asistanlarını telefonlarımıza, gözlüklerimize ve diğer giyilebilir cihazlarımıza entegre ettikçe, bu sistemler gün boyunca duygusal tepkilerimizi izleyecek ve davranışlarımızın tahmin modellerini oluşturacaktır.
Sıkı bir düzenleme olmaksızın, ki bu giderek daha az olası hale geliyor, bu tahmin modelleri bize bireysel olarak optimize edilmiş, ikna ediciliği en üst düzeye çıkaran etkiyle hedef almak için kullanılabilir. Buna ‘YZ manipülasyon sorunu’ denir ve duygusal zekanın insanlık için bir avantaj sağlamayabileceğini, aksine önemli bir zayıflık olabileceğini öne sürer. Bu durum, YZ sistemlerinin bizi insanüstü bir doğrulukla okuyabildiği, ancak bizim YZ’yi hiç okuyamadığımız asimetrik bir dinamik yaratır.
Fotogerçekçi YZ temsilcileriyle konuştuğunuzda (ve konuşacaksınız), sıcak, empatik ve güvenilir görünmek üzere tasarlanmış gülümseyen bir cephe göreceksiniz. İnsana benzeyecek ve insana benzeyecek, ancak bu sadece bir yanılsama olacak ve bakış açılarınızı kolayca etkileyebilecektir. Sonuçta, yüzlere karşı duygusal tepkilerimiz, karşılaştığımız her etkileşimli insan yüzünün aslında insan olduğu bir gezegende milyonlarca yıllık evrimle şekillenmiş içgüdüsel reflekslerdir. Yakında bu durum değişmiş olacak.
Karşılaştığımız yüzlerin çoğunun, dijital cephelerin arkasına gizlenmiş YZ temsilcilerine ait olacağı bir dünyaya hızla yaklaşıyoruz. Hatta bu ‘sanal sözcüler’, geçmiş tepkilerimize göre her birimiz için tasarlanmış görünümlere sahip olabilir; gardımızı indirmemizi en iyi sağlayacak neyse o kullanılacaktır. Buna rağmen pek çok kişi YZ’nin sadece başka bir teknoloji döngüsü olduğunu iddia ediyor. Bu bir yanılsamadır.
YZ’ye akan devasa yatırım, abartıdan değil, YZ’nin günlük yaşamın her alanına nüfuz edeceği beklentisiyle yönlendirilmektedir; bu sistemler akıllı aktörler olarak hayatımıza girecek, bize yardımcı olacak, bize öğretecek ve bizi etkileyecektir. Hayatlarımızı yeniden şekillendirecekler ve bu, çoğu insanın düşündüğünden daha hızlı gerçekleşecek.
Açık olmak gerekirse, boş gazla dolan bir YZ baloncuğu görmüyoruz. Yeni bir gezegenın oluşumuna tanık oluyoruz, hızla şekillenen erimiş bir dünya ve bu, yeni bir YZ destekli topluma dönüşecek. İnkar bunu durdurmayacaktır. Sadece risklere karşı daha az hazırlıklı olmamızı sağlayacaktır.
