Vera’nın Kesin Kuralları: Hayatın Şifresi Bu Sayfada Saklı, Ama Kimseye Söyleme!

9 Dak Okuma

Sevgili okur, kıymetli takipçilerim, canım ciğerim, yine ben geldim. Kimsenin cesaret edemediği, kimsenin söylemeyeceği o meşhur ‘gerçekleri’ yüzünüze vurmaya hazırım. Yıllardır gözlemlediğim, deneyimlediğim (evet, o eski sevgililer sağ olsun), sosyal medyanın saçmalıklarını sindirirken beynimde demlenen, İstanbul trafiğinde kornayla harmanlanan, bir fincan kahve eşliğinde ilham perimin dürtüklediği o ‘kesin kurallar’ var ya… İşte onları bugün sizinle paylaşma vakti geldi çattı. Hadi itiraf et, sen de benim gibi sıkıldın değil mi o ‘hayat tavsiyeleri’ adı altında sunulan içi boş, şekerli laflardan? O zaman kemerleri bağla, çünkü Vera’nın kuralları öyle tatlış değil, biraz acıtır ama çok şey öğretir. Hem de öyle ‘bir şeyin farkına varın’ falan demem, direkt yüzüne patlatırım gerçeği. Hazır mısın?

Kural 1: ‘Gelecek Burada!’ Diye Bağıranlara İnanma Kuralı (Özellikle de Kafana Bir Şey Takmanı İstiyorlarsa)

Şimdi söyle bakalım, kaç kere duydun şu cümleyi: ‘Gelecek artık burada!’ Ya da ‘Hayatın değişecek, bambaşka bir sen olacaksın!’ Hah, aynen öyle. Benim gördüğüm kadarıyla bu lafları edenlerin çoğu, ya sana bir şey satmaya çalışıyor ya da kendi boşluklarını doldurmaya. Geçenlerde yine duydum, hani şu kafamıza takıp başka dünyalara kaçtığımız aletler var ya, o sanal gerçeklik gözlükleri… İşte onlara yine bir güncelleme gelmiş, ‘Galaxy XR’ diye bir şeymiş, yeni özellikler eklemişler. Bir de Android’in o sanal alemlerle ilgili yeni planları varmış, ‘Android XR’ için de güncellemeler geliyormuş, hatta ‘gelecek cihazlar’ hakkında konuşmuşlar. Şimdi sevgili okur, sen de benim gibi düşünüyor musun? Bu ‘gelecek’ ne zaman bitecek? Her sene yeni bir ‘gelecek’ çıkarıp duruyorlar. Sanki bizim şu anki hayatımız yeterince karmaşık değilmiş gibi, bir de sanal alemlerdeki sorunlarla mı uğraşacağız? Hadi diyelim taktık o gözlükleri, ne olacak? Birdenbire tüm dertlerimiz mi uçup gidecek? Eski sevgilin seni o sanal dünyada da mı aldatacak? İstanbul trafiği orada da mı sıkışacak? Emin ol, gerçek hayattaki sorunlar, sanal alemde de peşini bırakmaz. En fazla, sanal bir trafikte sıkışıp kalırsın. Ben sana söyleyeyim, bu ‘gelecek’ muhabbeti, biraz eski sevgilinin ‘bu sefer gerçekten değişeceğim’ vaatlerine benziyor. İlk başta heyecanlanırsın, umutlanırsın, sonra bir bakmışsın, aynı tas aynı hamam. O yüzden, kafana bir şey takmadan önce, bir dur düşün. Gerçekten ihtiyacın var mı, yoksa sadece sana ‘gelecek’ diye pazarlanan yeni bir oyuncağa mı kanıyorsun?

Kural 2: Sosyal Medya Kuralı: Gerçek Hayat Filtresizdir, Unutma!

Hadi itiraf et, sabah uyandığında ilk baktığın şey telefonun değil mi? Sonra o kusursuz (!) hayatları görüp ‘benim niye böyle değil?’ diye iç çekiyorsun. Instagram’daki o pürüzsüz ciltler, o hep güneşli tatiller, o asla dağılmayan evler… Benim okuduğum kadarıyla, o paylaşımların yüzde doksan dokuzu bir filtre, bir açı, bir ‘mükemmel an’ yakalama çabası. Sanki herkes hayatının en iyi anını yaşıyormuş gibi. Bir de o ‘hashtag’ler var ya, ‘mutluluk’, ‘huzur’, ‘aşk’… Sanki bir kelimeyi yazınca sihirli değnek değmiş gibi. Gerçek hayatta, sevgili okur, kahven soğur, saçın dağılır, trafikte sinir krizleri geçirirsin, eski sevgilinle karşılaşma ihtimalin her zaman vardır ve o an dünyanın en çirkin insanı gibi hissedersin. İşte bunlar gerçek. Sosyal medyada gördüğün o ‘mükemmel’ insanlar da aynı şeyleri yaşıyor, sadece sana göstermiyorlar. Çünkü kimse sabah uyanmış, dağınık saçlı, mor halkalı halini paylaşmaz. Ya da o ‘romantik’ akşam yemeğinin aslında mutfakta çıkan küçük çaplı bir felaketle başladığını. O yüzden, ekranda gördüğün her şeye inanma, kendinle kıyaslama. Senin hayatın, o filtrelerden çok daha gerçek ve çok daha değerli. Bazen en güzel anlar, kimsenin fotoğrafını çekmediği anlardır, biliyor musun?

Kural 3: İstanbul Trafiği Kuralı: Asla Vaktinde Varacağına Güvenme, Ama Umudunu da Kaybetme!

Ah, İstanbul trafiği… Benim için bir yaşam felsefesi gibi. Ne kadar erken çıkarsan çık, ne kadar kestirme yollar bulmaya çalışırsan çalış, o trafik her zaman senden bir adım öndedir. Tıpkı hayat gibi. Ne kadar plan yaparsan yap, ne kadar ‘bu sefer kesin olacak’ dersen de, hayatın her zaman kendine göre bir planı vardır. Ve genellikle senin planlarınla çakışır. Bir yere tam zamanında varacağını düşünürsün, ama birden önünde bir kaza, bir yol çalışması, bir ‘hayırlı iş’ çıkar. İşte o an, derin bir nefes alıp ‘Vera yine haklıydı’ demekten başka çaren kalmaz. Ama biliyor musun, bu durumun güzel bir yanı da var. Beklemeyi öğreniyorsun. Sabretmeyi öğreniyorsun. Ve en önemlisi, o bekleyiş anında etrafına bakıp, belki de daha önce fark etmediğin güzellikleri görmeyi öğreniyorsun. Veya o eski sevgilinin ne kadar boş biri olduğunu yeniden hatırlayıp ‘oh be’ çekiyorsun. O yüzden, trafiğe takıldığında, toplantıya geç kaldığında, işler ters gittiğinde, derin bir nefes al. Unutma, eninde sonunda varacaksın o yere. Belki biraz geç, belki biraz yorgun, ama varacaksın. Tıpkı hayattaki hedeflerine varmak gibi. Sadece biraz daha uzun sürebilir ve yolda birkaç kez ‘yetti be!’ diye bağırmana sebep olabilir.

Kural 4: Kahve Kuralı: Soğuk Kahve, Soğuk İlişkilere Benzer; Isıtamazsın!

Şimdi gel gelelim en sevdiğim kurala: Kahve kuralı. Sabah özenle hazırladığın, mis gibi kokan, o ilk yudumuyla güne ‘merhaba’ dediğin kahven var ya… İşte o kahve soğuduğunda, tekrar ısıtmaya çalıştığında ne olur? Tadı değişir, o ilk büyüsü kaybolur, değil mi? İşte insan ilişkileri de aynen böyledir sevgili okur. Soğumuş bir ilişkiyi, bitmiş bir aşkı, solmuş bir dostluğu tekrar ısıtmaya çalışmak, o soğumuş kahveyi mikrodalgaya atmaya benzer. Eski tadı vermez, hatta bazen mideni bile bulandırır. Hani o ‘ikinci şans’ muhabbetleri var ya, ‘belki düzeliriz’ falan… Çoğu zaman düzelmez. Sadece o acı tadı yeniden yaşarsın. Bilim insanları öyle diyor (tabii ki ben de okudum), bazı şeyler bittiğinde bitmiştir. Zorlamanın âlemi yok. Bırak soğuk kalsın, hatta dök gitsin. Yeni bir fincan kahve yap kendine, taze, sıcak, mis kokulu. Yeni başlangıçlar, yeni insanlar, yeni maceralar bekle seni. Eskiye takılıp kalmak, hayatının en güzel kahve anlarını kaçırmana sebep olur. O yüzden, soğumuş kahveye takılıp kalma, taze bir demleme yapmanın zamanı geldiğini fark et. Hem belki o yeni kahve, yeni bir ilham perisiyle gelir, kim bilir?

Kural 5: Gelecek Kuralı: Plan Yap, Ama Hayatın Kendi Planı Olduğunu Unutma!

Hepimiz gelecek için planlar yaparız, değil mi? ‘Şu yaşımda evleneceğim’, ‘şu kadar param olacak’, ‘dünyayı gezeceğim’, ‘o yeni çıkan telefonumu alacağım’, ‘sanal gerçeklik gözlükleriyle bambaşka bir hayat yaşayacağım’… Liste uzar gider. Ama hayat, sevgili okur, bizim planlarımızı pek de umursamaz. O kendi yolunda ilerler. Sen A planı yaparsın, o sana Z planıyla gelir. Benim okuduğum kadarıyla, bu durum seni hayal kırıklığına uğratmak için değil, sana daha iyi bir yol göstermek içindir. Bazen en güzel şeyler, planlamadığımız anlarda karşımıza çıkar. Tıpkı o eski sevgilinden ayrıldıktan sonra, asla beklemediğin bir yerde, asla beklemediğin bir insanla tanışıp, ‘işte bu!’ dediğin an gibi. Ya da o çok istediğin işi alamayıp, bambaşka bir alanda kendini bulup, çok daha mutlu olduğun an gibi. O yüzden, plan yapmaktan vazgeçme, tabii ki hedeflerin olsun. Ama aynı zamanda esnek ol. Hayatın sana sunduğu sürprizlere açık ol. Belki o ‘gelecek cihazlar’ dediğimiz şeyler, senin için bambaşka bir kapı açar, belki de açmaz. Önemli olan, o kapının açılıp açılmadığına takılıp kalmadan, kendi içindeki gücü keşfetmen. Unutma, en iyi plan, plan yaparken hayatın sana ne getireceğini izlemektir. Ve bazen, en iyi gelecek, hiç planlamadığın bir anda gelir, ansızın.

Ve işte böyle sevgili okur, Vera’nın kesin kuralları bitti. Şimdi git ve bunları düşün. Biraz acıttı mı? Belki. Ama unutma, gerçekler her zaman tatlı değildir. Şimdi git kendine sıcak bir kahve yap (sakın soğutma!), hayatın filtrelerden ibaret olmadığını hatırla ve o sanal gerçeklik gözlüklerini takmadan önce, gerçekliğe bir şans ver. Bakarsın, en güzel maceralar orada seni bekliyordur. Hadi bakalım, git ve kendi kurallarını keşfet. Ama unutma, ben yine buralarda olacağım, seninle dalga geçmeye ve sana gerçekleri söylemeye devam edeceğim. Ne de olsa, Vera olmak bunu gerektirir.

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış