Star Wars Tatil Özel: Bir Zamanlar Galakside Bir Kabus Vardı!

7 Dak Okuma

Ah, Star Wars! O tatlı çocukluk anılarımız, ışın kılıcı sesleri, İmparatorlukla Savaşanlerin mücadelesi… Peki ya size galaksinin en tuhaf, en unutulmaz (ve belki de en korkunç) anılarından birinin, tam da Sevgililer Günü’nde, yani 14 Şubat’ta değil de, Aralık ayında yaşanan bir tatil çılgınlığı olduğunu söylesem? Evet, doğru duydunuz, bugün mercek altına alacağımız konu, tam bir kült fenomeni haline gelmiş, ama pek de gurur duyulacak bir başarı hikayesi olmayan ‘Star Wars Tatil Özel’ (Star Wars Holiday Special).

Bu özel yayın, çıktığı 1978’den beri hem hayranlar arasında hem de popüler kültürde adeta bir efsane. Ama gelin görün ki, bu efsane biraz da kara mizah kokuyor. Sanki George Lucas bir gece rüyasında Wookiee’lerin geleneksel ‘Hayat Günü’nü kutladığı bir kabusu görmüş ve ‘Hadi bunu çekelim!’ demiş gibi. Tabii ki bu sadece benim yaptığım bir benzetme, ama bazen insan böyle düşünmeden edemiyor.

Star Wars Tatil Özel: Neden Bir Fenomen Oldu?

Şimdi diyeceksiniz ki, ‘Vera, bu kadar kötü bir şey nasıl fenomen olur?’ İşte bu sorunun cevabı, işin en eğlenceli kısmında yatıyor. Star Wars Tatil Özel, o kadar tuhaf, o kadar absürt ki, bir noktadan sonra izlemeye doyamıyorsunuz. Sanki kötü bir filmi sırf ne kadar kötü olduğunu görmek için izlemek gibi bir şey. Tam bir ‘so bad it’s good’ durumu yani.

Wookiee’lerin Geleneksel Hayat Günü Kutlaması

Hikayemiz, Chewbacca’nın ailesinin, yani kocaman tüylü babası Itchy, annesi Malla ve sevimli oğlu Lumpy’nin Kashyyyk gezegenindeki evlerinde geçiyor. Chewbacca, galaksiler arası bir yolculukla ailesini ziyarete geliyor ve onlara unutulmaz bir ‘Hayat Günü’ hediyesi getirmek istiyor. Ama bu ‘Hayat Günü’ kutlamaları, bizim bayramlarımızdan biraz farklı.

Düşünsenize, bizim annelerimiz babalarımız bayramda ne yapar? Baklava açar, akraba ziyaretleri yapar, belki bir bayramlaşma programı izleriz. Ama Wookiee’ler? Onlar şarkı söylüyor, tuhaf yemekler pişiriyor (annelerinin yaptığı o garip ‘Bantha Sütü’ jölesini hatırlatıyor bana biraz!), ve tabii ki bol bol mırıldanıyorlar. Wookiee dilinde mırıldanmak, bizim ‘Ne haber canım?’ dememiz gibi bir şey olmalı herhalde.

Karakterlerin Tuhaf Halleri

Bu özel yayının en can alıcı noktalarından biri de sevdiğimiz karakterlerin bambaşka hallerde karşımıza çıkması. Luke Skywalker, sanki bir müzikholde sahneye çıkmış gibi gitar çalıyor. Han Solo, Chewbacca’nın babasıyla sohbet ederken sanki bir güvenlik görevlisi gibi duruyor. Ve Prenses Leia… Ah, Prenses Leia! O, kendi yazdığı bir şarkıyı söylüyor. Evet, yanlış duymadınız, bir şarkı! ‘Glory of the Wookiees’ adlı bu şarkı, o kadar dokunaklı ki, insanı hem ağlatıyor hem de gülümsetiyor.

Bu anlar, Star Wars evrenine yapılan bir tür sapma gibi. Sanki Lucasfilm’in arşivinden yanlışlıkla çıkmış, ‘Bunu kimse görmesin!’ denilen bir kaset gibi. Türkiye’de olsa, TRT’nin eski bayram programlarında gördüğümüz, şimdi dönüp baktığımızda hem güldüğümüz hem de nostalji yaşadığımız o tuhaf anlar gibi düşünün.

Yönetmen Steve Binder’ın Gözünden Hikaye

Peki, bu tuhaf yapımın arkasında kim var? Yönetmen Steve Binder, bu özel yayının yapım sürecini ‘Film’ dergisine anlatmış. Binder’ın anlattıklarına göre, proje başlangıçta oldukça farklıymış. Lucas’ın asıl niyeti, Star Wars evrenini farklı bir şekilde tanıtmakmış. Ama zamanla, bütçe kısıtlamaları, stüdyo baskısı ve tabii ki Wookiee’lerin o tuhaf şarkıları derken, ortaya bu kült yapım çıkmış.

Binder, özellikle Harrison Ford’un bu projeden ne kadar rahatsız olduğunu ve rolünü ne kadar isteksizce yaptığını anlatıyor. Hatta Ford, bu projenin kariyerini bitireceğini düşünmüş! Kim bilebilirdi ki, bu kadar ‘berbat’ bulunan bir yapım, yıllar sonra bir kült haline gelecek?

Teknik Zorluklar ve Yaratıcı Kaos

Yayın, teknik açıdan da pek parlak değil. Kötü special effect’ler, garip kamera açıları ve bir türlü tutmayan mizah anlayışı… Sanki bir lise tiyatro kulübünün yıl sonu gösterisi gibi. Ama işte bu amatör ruh, bu ‘yapabilirsek yaparız’ tavrı, ona ayrı bir çekicilik katıyor. Bizim de bazen ‘olsun, elinden geleni yapmış’ dediğimiz durumlar gibi.

Bir de Jefferson Starship’in sahne aldığı o garip müzik sekansı var. Star Wars evrenine ne kadar uyduğu tartışılır ama en azından o dönem için bir yenilikmiş. Düşünsenize, uzay gemilerinin arasında bir rock konseri! Tamamen absürt!

Neden Hala Konuşuyoruz?

Star Wars Tatil Özel’i neden hala bu kadar konuşuyoruz? Çünkü o, kusurlarına rağmen, bize Star Wars evreninin başka bir yüzünü gösterdi. Daha insani, daha tuhaf, daha komik bir yüzünü. O, bir başarısızlık hikayesi olmaktan çok, bir yaratıcılık deneyiydi. Bazen en iyi fikirler, en beklenmedik yerlerden çıkar ve en tuhaf sonuçları doğurabilir.

Bu özel yayın, Star Wars hayranları için adeta bir ‘kutsal kase’ gibi. Hem nefret ediliyor hem de tapılıyor. İzlemek bir zorunluluk gibi, ama kimse bunu itiraf etmek istemiyor. Tıpkı bizim bazen eski Türk filmlerinde, ne kadar klişe olursa olsun, sırf o dönemi hatırlattığı için izlediğimiz, ama kimseye söylemekten utandığımız filmler gibi.

Kültün Gücü

İşte bu, kültün gücü. Star Wars Tatil Özel, çıktığı dönemde büyük bir hayal kırıklığı olmuş olabilir, ama zamanla, popüler kültürün bir parçası haline geldi. İnternet sayesinde, bu tuhaf yapım yeniden keşfedildi ve yeni nesil hayranlar tarafından da sevildi (veya dalga geçildi). Bu, bir eserin zamanla nasıl yeniden yorumlanabileceğinin en güzel örneği.

Belki de bu özel yayının en büyük başarısı, bizi düşünmeye sevk etmesi. Star Wars evreni ne kadar genişleyebilir? Sanatçılar ne kadar özgür olmalı? Ve en önemlisi, Wookiee’ler neden bu kadar çok şarkı söylüyor?

Star Wars Tatil Özel, bir hata olmaktan çok, bir dönüm noktasıydı. Bize gösterdi ki, bazen en unutulmaz anlar, en planlı projelerden değil, en beklenmedik, en absürt anlardan doğar. O yüzden bir dahaki sefere bir film izlerken, sahne arkası’na bir göz atın. Belki de en ilginç hikayeler, çekim hatalarında gizlidir. Ve kim bilir, belki de siz de kendi ‘Star Wars Tatil Özel’inizi yaratırsınız.

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış