Kendini Sevme Sanatı: Aynadaki Yabancıya Gülümse! (Ya da En Azından Deneyin)

9 Dak Okuma

Sevgili okur, hayat koşturmacasında bazen kendimizi unutuyoruz değil mi? Sabah uyan, hazırlan, işe git, eve gel, yat… Derken bir bakmışsın hafta bitmiş, ay bitmiş, yıl bitmiş. Bu hengamede dönüp kendimize şöyle bir bakmayı, “Ee, nasılsın bakalım?” diye sormayı ne kadar ihmal ediyoruz aslında. İşte bu yazı tam da bunun için; kendimize nazik davranmayı, hatta biraz da çatlaklarımıza gülmeyi öğrenelim diye.

Aynadaki Yabancı: Kim Bu Kadın/Adam Ya?

Şimdi itiraf et, sabahları aynaya baktığında bazen tanımadığın biriyle karşılaşıyor musun? Gözlerinin altındaki mor halkalar, alnındaki yeni beliren çizgiler, “Yeter artık, şu uyku düzenini bir düzelt!” diye bağıran bir yüz ifadesi… Sanki dün gece başka bir hayat yaşamışsın da sabah bu bedene zorla tıkılmışsın gibi. Haklısın, hepimiz bazen aynadaki o yabancıya “Merhaba?” demek yerine, içimizden “Aman Tanrım, bu ne hal?” diye geçiriyoruz. Ama dur bakalım, panik yok. Bu, hepimizin başına gelen bir durum. Hatta belki de en samimi olduğumuz kişi kendimizizdir, ama ona karşı en acımasız olanlar da yine bizleriz. Ne tuhaf, değil mi?

Kendini Sevmek mi? Kahvemi Soğutma, O Kadar Basit Değil!

Biliyorum, “kendini sevmek” deyince birçoğunuzun gözleri devriliyor. Sanki “şimdi gidip meditasyon yap, bol bol su iç, her şeye evet de” gibi sihirli formüller bekliyorsunuz. Ama hayat o kadar tozpembe değil be canım okur. Kendini sevmek, kusurlarına rağmen seni sen yapan her şeye kucak açmak demek. Mesela o inatçı sivilceye, gece yarısı yediğin o abur cubura, ertelediğin o önemli işe… Bunlar seni sen yapan şeyler, ne yapalım? Elbette ki daha iyi alışkanlıklar edinebiliriz ama önce bu “ben kimim?” sorusuna bir cevap bulmamız lazım.

“Ama Ben Kusurluyum!” Triplerine Son Verelim

Hadi gel, dürüst olalım. Kim mükemmel ki? Sosyal medyada gördüğün o kusursuz pozlar, filtreli hayatlar… Onlar sadece birer illüzyon. Gerçek hayatta hepimizin çatlakları var, hepimizin dökülen yerleri. Kimi kilo veremiyor diye dertli, kimi iş bulamıyor, kimi ilişkilerinde tökezliyor. Bunlar hayatın tuzu biberi. Önemli olan bu kusurlarla nasıl başa çıktığımız. Onları saklamak yerine, “Evet, benim de böyle dökülen yerlerim var ama yine de buradayım, dimdik ayaktayım!” diyebilmek. Bu, Superman olmak değil, sadece insan olmak demek. Ve inanın bana, insan olmak çoğu zaman süper kahraman olmaktan daha zorlu ama çok daha tatmin edici.

Kendine Nazik Olmak: Eski Sevgiliden Bile Daha Önemli!

Şimdi söyle bakalım, eski sevgilinin en ufak hatasında bile onu nasıl yerden yere vururdun? “Ah, o şöyle yaptı, bu böyle dedi…” E, peki kendine neden aynı toleransı göstermiyorsun? Hatta daha fazlasını! Kendine karşı gösterdiğin acımasızlık, en yakın arkadaşına bile yapmayacağın türden. Yaptığın küçük bir hata yüzünden kendini haftalarca yiyip bitiriyorsun. “Ben ne kadar beceriksizim!”, “Ben asla başaramam!” gibi kendi kendine gazel okuyorsun. Halbuki o hatayı yapan, senin en yakın arkadaşın olsaydı, ona nasıl teselli verirdin? “Canım, olur böyle şeyler, boş ver, bir dahaki sefere daha dikkatli olursun” demez miydin? İşte şimdi o cümleyi aynadaki kendine söyleme zamanı.

Kendi Kendine Sohbet: İstanbul Trafiğinde Bile Daha Sakin!

Kendi kendine konuşmak mı? Ayıp mı? Kimsenin umurunda değil! Hatta bazen en mantıklı sohbetleri kendi kendimizle yaparız. Ama burada kastettiğim, sürekli kendini eleştiren, yargılayan iç sesin değil. Daha çok, “Bugün ne giysem?” diye başlayıp, “Akşam ne yesem?” ile devam eden, arada “Acaba o çocuk bana baktı mı?” gibi absürt sorularla süslenen o keyifli monologlar. Bu monologları biraz daha olumlu hale getirmeye ne dersin? “Bugün harika görünüyorsun!” gibi küçük iltifatlarla başla. Sonra “Bu işi başarabilirsin!” diye motive et. Unutma, en iyi motivasyon konuşmacısı yine sensin.

Sosyal Medya Detoksu: Hashtag #GerçekHayat

Şimdi gelelim en sevdiğimiz, en nefret ettiğimiz şeye: Sosyal medya! Oraya bakıp “Herkes ne kadar mutlu, ne kadar başarılı, benim hayatım neden böyle?” diye iç geçirenler kimler? El kaldırın! Evet, hepimiz oradayız. Ama unutmayalım ki orası, insanların hayatlarının sadece en parlak anlarının sergilendiği bir vitrin. Herkesin hayatında filtreli olmayan, dökülen anları da var. Belki de biraz sosyal medya detoksu yapma zamanıdır? Anlamı şu: Telefonu bir kenara bırak, etrafına bak. Gerçek kahve kokusunu içine çek, sokaktaki kediyi sev, sevdiklerinle sohbet et. Hashtag #gerçekhayat.

Kendini Affetmek: O Eski Sevgiliyi Unutmak Kadar Zor Mu?

Geçmişte yaptığın hatalar, söylediğin o anlamsız sözler… Hepimizin bir envanteri var, değil mi? Bazen o eski defterleri açıp karıştırır, “Ah, ben ne aptalmışım!” deriz. Ama bu tekrarlayıp duran bir döngü. Kendini affetmek, o hataları görmezden gelmek değil. Sadece o hatalardan ders çıkarıp yoluna devam etmek. Tıpkı eski bir sevgiliyi unutmak gibi… Başta zor gelir, kabullenemezsin ama zamanla o acı tatlı bir anıya dönüşür. Kendini affetmek de böyle. Kendine o şansı vermezsen, hep aynı yerde takılı kalırsın. Hadi bir cesaret, o defterleri kapatma zamanı.

Küçük Başarıları Kutlamak: Kendine Bir Çikolata Al!

Hayatta büyük başarıları kutlamak güzeldir, eyvallah. Ama küçük şeyleri de kutlamayı unutmayalım! Sabah alarm çalmadan uyanmak, yarım kalan işini bitirmek, o zor konuşmayı yapmak… Bunlar da birer başarıdır. Kendine o gün küçük bir ödül ver. Belki sevdiğin bir kahve, belki izlemediğin bir bölüm dizi, belki de sadece 15 dakika sessizlik. Önemli olan, bu küçük anlarda “Ben başardım!” diyebilmek ve bunun tadını çıkarmak. Çünkü hayat, bu küçük mutluluklarla dolu.

Kendine Zaman Ayırmak: Sadece Kendin İçin!

Herkes için koştururken, en çok ihmal ettiğimiz şey ne? Kendimize ayırdığımız zaman! Oysa bu, bir lüks değil, bir ihtiyaç. Haftada bir gün, hatta günde sadece yarım saat bile olsa, sadece kendin için bir şeyler yap. Kitap oku, müzik dinle, yürüyüş yap, resim yap… Ne yaparsan yap, yeter ki o an sadece sen ve sen ol. Başka kimseyle ilgilenme, kimsenin beklentisini karşılama. Bu, yeniden şarj olma zamanı. Tıpkı telefonunu şarja takmak gibi, ruhunu da şarj etmen gerekiyor. Aksi halde, bir bakmışsın pil bitmiş, hayat durmuş.

Bedenini Sevmek: O Kötü Günlerde Bile!

Şimdi gelelim en hassas konuya: Bedenimiz. Aynada gördüğümüz her detayı eleştirmek, “şurası şöyle olsa”, “burası böyle olsa” demek ne kadar kolay, değil mi? Ama bu beden, seni taşıyan, sana hizmet eden tek yer. Ona hakaret etmek yerine, ona teşekkür etmeyi öğrensek? O kilolar, o selülitler, o sarkmalar… Bunlar hayatın bir parçası. Önemli olan, bu bedeninle barışık olmak, onu olduğu gibi sevmek. Çünkü sen bu bedende yaşıyorsun ve bu bedenden başka bir yerin yok. Ona iyi bak, onu sev, ona değer ver. O zaman göreceksin, bedenine gösterdiğin sevgi, sana bambaşka bir enerji olarak geri dönecek.

Hatalardan Ders Çıkarmak: Hayat Okulunda Diploma Almak Gibi

Herkes hata yapar. Kimse dört dörtlük değil. Önemli olan, o hatalardan ders çıkarmak. Tıpkı hayat okulunda bir dersi geçmek gibi. Yaptığın bir hata seni yıldırmasın. Aksine, o hatadan ne öğrendiğini sorgula. Belki daha dikkatli olman gerektiğini, belki daha çok çalışman gerektiğini, belki de sadece “boş ver gitsin” demen gerektiğini öğreneceksin. Her hata, seni bir adım daha ileriye taşıyacak bir basamak olabilir. Yeter ki sen o basamağı fark et ve üzerine basıp yükselmeyi bil.

Kendine Güvenmek: O En Pahalı Aksesuar!

Kendine güvenmek, belki de en pahalı ve en değerli aksesuar. Bir kadın veya erkeğin en çekici yanı, kendine olan güvenidir. Omuzların dik, başın yukarıda yürüdüğünde, dünya sana farklı görünür. İnsanlar da sana farklı davranır. Bu güveni nereden mi bulacaksın? Yaptığın her küçük başarıdan, kendini affetmenden, bedenini sevenden, hatalarından ders çıkarandan… Hepsi bir araya gelip o muhteşem özgüveni oluşturacak. Unutma, sen değerlisin ve bunu bilmek, en büyük güç kaynağın.

Son Olarak: Kendine Bir Kahve Ismarla ve Gülümse!

Ve işte böyle sevgili okur, bu karmaşık hayatta kendimize nazik olmayı, kendimizi sevmeyi öğrenmek zorundayız. Aynadaki o yabancıyla arkadaş olmak, kusurlarımızla barışık yaşamak, küçük başarılarımızı kutlamak… Bunlar sihirli değnekle olacak şeyler değil. Emek ister, sabır ister, en önemlisi kendine karşı dürüst olmayı ister. Ama inanın bana, bu yolculuk, hayatındaki en keyifli yolculuklardan biri olacak. Şimdi git kendine şöyle güzel bir kahve ısmarlayıver, pencereden dışarıya bakıp şöyle bir gülümse. Hayat kısa, kusurlarımızla güzeliz.

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış