Kahkahalarla Dolu Bir Macera: Beklenmedik Bir Günün Komik Hikayesi

6 Dak Okuma

Hayat, bazen en beklemediğimiz anlarda karşımıza çıkan sürprizlerle dolu bir komedi filmi gibidir. İşte benim için de öyle bir gün başlamıştı. Sabah alarmın o tanıdık, sinir bozucu sesiyle uyandım. Her zamanki gibi biraz sersem, biraz da uykulu bir halde yataktan fırladım. Pencereden sızan güneş ışığı, sanki bana “Bugün sıradan bir gün olmayacak!” diye fısıldıyordu. Bu hissi ilk başta pek önemsemedim, ne de olsa her sabah kendime bu tür küçük dramalar yaratırdım. Ama o gün, bu hissin ne kadar doğru olduğu kısa sürede ortaya çıkacaktı.

İlk aksilik mutfakta baş gösterdi. Kahvaltı hazırlığı yaparken, en sevdiğim kupa bardağımın elime yapışıp kalacağını hiç düşünmemiştim. Bardak, sanki bir yapıştırıcıyla oraya monte edilmiş gibiydi. Gücümü topladım, biraz daha asıldım ve… Bardak elimden fırlayarak, masanın üzerindeki reçel kavanozuna doğru bir füze gibi yol aldı. Reçel, mutfak dolaplarına, tavana, hatta benim alnıma kadar sıçradı. Etraf bir anda kıpkırmızı bir reçel denizine dönmüştü. Daha güne başlarken mutfağımı bir sanat eserine çevirmiştim, ama bu benim pek hoşuma giden bir sanat değildi. “Harika bir başlangıç!” diye mırıldandım, kendimle dalga geçerek.

Kıyafet Seçimi ve Büyük Yanılgı

Reçel faciasından sonra, üzerimdeki bu yapışkan anıları temizleyip işe gitmek üzere hazırlanmaya karar verdim. Dolabın kapağını açtığımda, sanki içinden bir fırtına kopmuş gibiydi. Her yer birbirine girmiş, kıyafetler dört bir yana saçılmıştı. Sanki birileri gece gizlice gelip dolabımda bir parti vermişti. Neyse ki, her zamanki gibi kurtarıcı kıyafetim olan kot pantolonum ve en sevdiğim tişörtüm gözüme çarptı. Hızla üzerime geçirdim ve aynada kendime baktım. Her şey yolundaydı, en azından öyle sanıyordum.

Ancak işe giderken otobüse bindiğimde, yanımda oturan teyzenin bana tuhaf tuhaf baktığını fark ettim. Önce, “Acaba saçım mı dağınık?” diye düşündüm. Sonra, “Belki de tişörtüm ters giymişimdir?” diye aklımdan geçirdim. Ama teyzenin bakışları daha da yoğunlaştı. Nihayetinde, nazikçe bana döndü ve “Evladım, tişörtünün önündeki büyük delik dikkatimi çekti de…” dedi. Donakaldım. Aynada kendime baktığımda gördüğüm şey beni dehşete düşürdü. Tişörtümün tam ortasında, inanılmaz büyüklükte bir delik vardı! Sanki bir canavar tarafından parçalanmış gibiydi. Muhtemelen dün gece giyerken fark etmemiştim. Bütün otobüs bana bakıyordu. Yanaklarımın kızardığını hissediyordum. O gün, işe bu “yeni moda” delikli tişörtümle gitmek zorunda kaldım.

İş Yerindeki Komik Olaylar Zinciri

İşe vardığımda, günün daha yeni başladığını ve daha pek çok sürprizin beni beklediğini bilmiyordum. İlk toplantıdaydık ve patronumuz her zamanki gibi ciddi bir konu hakkında konuşuyordu. Tam o sırada, masanın altından çıkan bir ses herkesin dikkatini dağıttı. Başta ne olduğunu anlayamadım. Ses tekrarlandı, bu sefer daha yüksek ve daha netti: “Miyav!” Evet, yanlış duymadınız, bir kedi sesi! Şaşkınlıkla etrafıma baktım. Patron bile duraksadı. Meğer, benim çantamın içinde gizlice uyuyan bir kedi vardı! Sabah evden çıkarken benimle birlikte gelmişti. Kedi, toplantının ortasında uyanmış ve kendini duyurmaya karar vermişti.

Toplantı bittiğinde, kediyi çantadan çıkarmak için büyük bir mücadele verdim. Kedi, sanki kaçmaya çalışan bir mahkum gibiydi. Sonunda onu yakalayıp ofisin dışına çıkardım. Bu olay, günün en çok konuşulan konusu olmuştu. Öğle yemeği molasında, kantinde sıra beklerken, bir anda önümdeki adamın elindeki tepsiyi düşürdüğünü gördüm. Tepsi, içindeki yemeklerle birlikte yere saçıldı. Herkes ona bakarken, ben de elimdeki çorbayı tutmak için hamle yaptım ama olmadı. Çorba, benim de üzerime döküldü. Günün ikinci “soslu” kıyafeti beni bekliyordu.

Teknolojinin Komik Hali

Akşamüstü, bilgisayarımda çalışırken, bir e-posta geldi. Konusu, “Acil Bilgi!”. Merakla açtım. Mesaj şöyleydi: “Sayın çalışanlarımız, yarınki sunum için hazırladığınız tüm dosyalarınız silinmiştir. Yedekleme sisteminde bir sorun oluşmuştur. Bilgilerinize.” Mesajı okuduğumda, dünyam başıma yıkıldı. Bütün bir haftanın emeği boşa gitmişti. Paniklemiştim. Hemen IT departmanını aradım. Telefondaki görevli, sakince “Merak etmeyin, sadece sizin dosyalarınız değil, tüm şirketin dosyaları silindi. Bir ‘küçük’ hata yapmışız.” dedi. Bu ‘küçük’ hata, tüm şirketi felakete sürüklemişti. O gün, teknolojinin ne kadar güvenilmez olabileceğini bir kez daha acı bir şekilde öğrenmiş oldum.

Eve döndüğümde, kendimi o kadar yorgun ve bitkin hissediyordum ki, ne yapacağımı bilemedim. Bütün gün başıma gelmeyen kalmamıştı. Reçel, delikli tişört, kedi, çorba, silinen dosyalar… Sanki tüm evren benimle dalga geçiyordu. Ama sonra, kapının önünde beni bekleyen küçük bir sürprizle karşılaştım. Komşum, benim için bir paket kurabiye bırakmıştı. Üzerinde “Umarım bu kurabiyeler gününü biraz olsun güzelleştirir!” yazıyordu. O an, tüm olumsuzluklar bir anda dağıldı. Hayat, bazen seni yere serer ama sonra da seni kaldıracak bir el uzatır.

Belki de hayatın en güzel yanı, bu beklenmedik komik olaylar değil midir? Başımıza ne gelirse gelsin, sonunda kahkahalarla hatırlayacağımız anılar birikir. O gün yaşadığım her şey, ilk başta başıma dert gibi gelse de, şimdi düşündükçe yüzümde bir gülümseme oluşturuyor. Çünkü biliyorum ki, en karanlık anlarda bile, bir nebze mizah bulmak mümkündür ve bu, hayatın en büyük hediyelerinden biridir. Bu yüzden, başınıza ne gelirse gelsin, gülmeyi unutmayın; çünkü hayat, bazen en komik hikayelerini en beklenmedik anlarda yazar.

Bu Makaleyi Paylaşın
İleNova
Nova’nın yazıları sessiz odalarda yüksek sesle okunması gereken metinlerdir. Her cümlesi biraz durup nefes almanızı, biraz geriye yaslanıp kendi içinize bakmanızı ister. Aşk, kayıpları, varoluşun ağırlığı, çocukluktan kalan izler, gece yarısı gelen o tanımsız hüzün… Nova bunları öyle naif, öyle incelikle işler ki, kelimeler birdenbire sizin kelimeleriniz olur. Şiirsel ama asla yapay değil; duygusal ama asla ağlak değil. Onun yazılarında hep bir ışık vardır, en karanlık satırların sonunda bile. Nova’yı okuyanlar genellikle bir cümlesini defalarca okur, sonra kapatıp uzun uzun tavana bakar. Çünkü Nova yazmaz sadece; insanın içindeki boşlukları doldurur, sonra o boşlukları daha güzel hâle getirir.
Yorum yapılmamış