Hulu’nun Komedi Bilim Kurgu Dizisi: Josh Hutcherson ile Bir Zamanlar Çok Popülerdi, Şimdi İzlemek İmkansız Gibi!

8 Dak Okuma

Ah, teknoloji çağının cilveleri! Bir zamanlar parmaklarımızın ucunda olan, hatta ‘ne kadar da güzel bir diziymiş’ diye iç geçirdiğimiz yapımlar, bugün birer hayalet gibi ortadan kaybolabiliyor. Tıpkı, Amerika ve Kanada’da yaşayan şanslı izleyicilerin bile artık pek de kolay izleyemediği, Josh Hutcherson’ın başrolünde olduğu o harika bilim kurgu komedi dizisi gibi. Hani şu, zamanında ‘vay be, ne kadar yaratıcıymış’ dediğimiz, hatta arkadaşlarımıza ‘mutlaka izleyin’ diye ısrarla tavsiye ettiğimiz yapım. Şimdi düşününce, sanki uzaylılar tarafından kaçırılmış gibi bir şey.

Türkiye’de bizler zaten bir diziyi izleyebilmek için ne kadar mücadele verdiğimizi biliriz. Bölgesel yayın hakları, coğrafi kısıtlamalar, Netflix’in ansızın ‘bu ülkede yokuz’ demesi… Bunlar bizim günlük hayatımızın bir parçası. Ama Amerika gibi, dizinin yapımcılarının ülkesinde bile böyle bir durumla karşılaşmak, insanın aklına şu soruyu getiriyor: Acaba bu diziyi izlemeye çalışanlar, bir zaman makinesine binip 2017 yılına mı gitmeleri gerekiyor?

Bir Zamanlar Parlayan Bir Yıldız: ‘Future Man’

Josh Hutcherson’ı daha çok ‘Açlık Oyunları’ serisinden tanıyoruz, değil mi? O karizmatik Peeta Mellark. Ama Hutcherson’ın kariyerinde, sadece aksiyon değil, komedi ve bilim kurgunun ustaca harmanlandığı bir yapım daha var: ‘Future Man’. Hulu platformunda yayınlanan bu dizi, ilk çıktığında büyük ses getirmişti. Düşünsenize, sıradan bir temizlik görevlisi, birdenbire zaman yolculuğu yapan bir kahramana dönüşüyor. Klasik ama her zaman işleyen bir formül.

Dizinin konusu, Josh Hutcherson’ın canlandırdığı Josh Futterman adında, video oyunlarıyla kafayı bozmuş, sıradan bir gencin etrafında dönüyor. Bir gün, ‘Tiger’ adında bir oyunu bitirdiğinde, gelecekten gelen savaşçılar onu ziyaret ediyor. Ama bu pek de Hollywood filmlerindeki gibi epik bir karşılaşma değil. Daha çok, ‘abi sen kimsin, ne diyorsun?’ tadında, absürt bir tanışma. Gelecekte insanlığı yok etmek isteyen bir tehditle mücadele etmek için Josh’un seçildiğini öğreniyor. Tabii ki Josh’un ilk tepkisi, ‘Ben mi? Ama ben sadece oyun oynuyorum!’ oluyor. Kim olmaz ki?

Zaman Yolculuğunun Komedisi ve Kaosu

Dizinin en sevilen yanlarından biri, zaman yolculuğu konseptini alıp, onu absürt komediyle harmanlamasıydı. Gelecekten gelen savaşçılar, geçmişe gidip olayları değiştirmeye çalışırken sürekli bir karmaşa yaşanıyor. Josh’un sıradan dünyasıyla, geleceğin acımasızlığı arasındaki tezat, dizinin mizah kaynağını oluşturuyor. Sanki Türkiye’de bir mahalleliye ‘abi yarın öbür gün dünya yok olacak, sen şimdiden hazırlıklı ol’ deseniz vereceği tepki gibi. İlk başta inanmaz, sonra ‘ne hazırlığı yahu, akşam ekmek almam lazım’ der.

Josh’un bu yeni görevi, onun için tam bir kabus. Sürekli tehlikelerle yüzleşiyor, anlamadığı teknolojilerle uğraşıyor ve en önemlisi, kendi kişisel hayatını tamamen ihmal ediyor. Kız arkadaşı, ailesi, işi… Hepsi bir kenara itiliyor. Çünkü artık onun görevi, insanlığın kaderini değiştirmek. Düşünün, bir an önce bitirmeniz gereken bir ‘Candy Crush’ seviyesi yerine, tüm insanlığın kaderini kurtarmaya çalışıyorsunuz. Hangisi daha stresli, sizce?

Karakterlerin Gelişimi ve Yan Hikayeler

Dizinin başarısı sadece Josh Hutcherson’ın performansına dayanmıyor. Ona eşlik eden, gelecekten gelen savaşçılar Tiger ve Wolf karakterleri de oldukça renkli. Tiger, daha ciddi ve görev odaklıyken, Wolf daha rahat ve esprili. Bu iki karakterin Josh’un sıradan dünyasına uyum sağlamaya çalışması da ayrı bir komedi unsuru. Sanki bir Türk ailesinin yanına Rus turistler gelmiş ve onlara ‘biz uzaydan geldik, insanlığı kurtaracağız’ diyorlar. İlk başta şaşkınlık, sonra ‘hadi bakalım, çayımızı için’ durumu.

Dizinin ilerleyen sezonlarında, karakterlerin geçmişlerine ve motivasyonlarına daha derinlemesine iniliyor. Zaman çizelgesindeki değişikliklerin yarattığı paralel evrenler ve bu evrenlerdeki farklı Josh’lar, hikayeyi daha da karmaşık ve eğlenceli hale getiriyor. Sanki Türkiye’de bir olay oluyor, sonra o olayın farklı sonuçları ortaya çıkıyor ve her sonuç kendi içinde ayrı bir kaos yaratıyor. Mesela, bir trafik kazası oluyor, ama kazanın olduğu yere göre farklı sonuçlar doğuruyor.

Neden İzlemek Bu Kadar Zorlaştı?

İşte geldik işin can alıcı noktasına. Bu kadar eğlenceli, bu kadar zekice kurgulanmış bir dizi, neden artık kolayca izlenemiyor? Cevap basit: Lisans sorunları ve platform değişiklikleri. Dizi, başlangıçta Hulu’da yayınlanıyordu. Ancak zamanla, farklı platformlar arasında lisans hakları el değiştirdi. Özellikle Amerika ve Kanada’da, dizinin şu anki yayıncısı kim, belli değil. Hatta bazı kaynaklara göre, artık hiçbir büyük platformda resmi olarak bulunmuyor.

Bu durum, bizim Türkiye’de yaşadığımız dijital yayın platformu karmaşasını bile aratır cinsten. Bir zamanlar severek izlediğimiz bir dizi, bir bakmışsınız başka bir platforma geçmiş, hatta bazen tamamen ortadan kaybolmuş. Tıpkı, bir zamanlar severek dinlediğimiz bir şarkıcının, telif hakları yüzünden YouTube’dan kaldırılması gibi. ‘Nerede bu şarkı şimdi?’ diye arayıp duruyorsunuz.

Dijital Yayın Dünyasının Acımasız Gerçeği

Dijital yayın platformlarının yükselişi, bizlere inanılmaz bir içerik çeşitliliği sundu. Ama bu aynı zamanda, içeriklerin ne kadar geçici olabileceğinin de bir göstergesi. Bir dizi veya film, bir platformda popüler olsa bile, lisans anlaşmaları sona erdiğinde veya başka bir platform daha iyi bir teklif sunduğunda, başka bir yere taşınabiliyor. Bazen de, tamamen ortadan kayboluyor.

Bu durum, izleyiciler için büyük bir hayal kırıklığı yaratıyor. Bir yapıma bağlandığınızda, onu istediğiniz zaman izleyebileceğinizi düşünürsünüz. Ama gerçekte, bu platformların keyfine kalmışsınız. Tıpkı, bir zamanlar televizyonda severek izlediğimiz dizilerin, artık internette hiçbir yerde bulunamaması gibi. ‘Ah o eski diziler, nerede şimdi onlar?’ diye nostalji yapıyoruz.

Alternatif Çözümler ve Umut Işıkları

Peki, Josh Hutcherson’ın bu harika bilim kurgu dizisini izlemek isteyenler ne yapmalı? Dürüst olmak gerekirse, şu an için resmi ve kolay bir yolu yok. Ancak, internetin dipsiz kuyularında dolaşanlar, eski forumları karıştıranlar veya ‘korsan’ diye tabir edilen yöntemlere başvurmak zorunda kalabilirler. Tabii ki bu yasal ve etik değil, ama durumun vahametini de gösteriyor.

Belki de bu durum, yapımcılara ve platformlara bir ders olur. İçeriklerin erişilebilirliğini daha kalıcı hale getirmenin yollarını bulmaları gerek. Yoksa, ‘Future Man’ gibi harika yapımlar, sadece geçmişin dijital tozlu raflarında unutulmaya mahkum olacak. Tıpkı, bir zamanlar evlerimizde başköşede duran ansiklopediler gibi, bilgi dolu ama kimsenin eline alıp bakmadığı.

Son Söz: Dijital Miras ve Kaybolan Değerler

Josh Hutcherson’ın ‘Future Man’ dizisinin başına gelenler, aslında dijital çağın bir özeti gibi. Bir zamanlar ulaşılabilir olan, sevilen ve konuşulan bir yapımın, bugün izlenemez hale gelmesi, bize teknolojinin ne kadar hızlı değiştiğini ve içeriklerin ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatıyor. Bu, sadece bir dizi meselesi değil; aynı zamanda dijital mirasımızın ne kadar güvencesiz olduğunun da bir göstergesi.

Belki de bu olay, bizlere şunu hatırlatmalı: Beğendiğimiz, etkilendiğimiz içerikleri, elimizden geldiğince desteklemeli ve erişilebilir oldukları sürece değerini bilmeliyiz. Çünkü yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Tıpkı, bir zamanlar en popüler dizi olan ama şimdi adı bile anılmayan yapımlar gibi, ‘Future Man’ de dijital kayboluşun bir sembolü olarak kalabilir. Ve bizler de, sadece anılarımızda kalan o komik bilim kurgu maceralarını özlemle anabiliriz.

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış