Bir sabah uyandınız ve kahvaltınızın fiyatı ikiye katlanmış. Süt şişesine bakarken “Bu ne lan?” diye mırıldanıyorsunuz. Sonra gazeteyi açtınız, başkanınız “Her şey çok ucuz, hayat pahalılığı falan yok” diye nutuk atıyor. Gözleriniz fal taşı gibi açılıyor, çünkü siz dün marketten çıkmadan önce cüzdanınızın boşaldığını hissetmiştiniz. Peki ya başkan yalan mı söylüyor? Yoksa siz mi yanlış alışveriş yapıyorsunuz? Hayır, bu bir distopya filmi değil. Hoş geldiniz, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2024 yılına.
Kahvaltıda Başlayan Kabus
New York’un kenar mahallelerinden birinde, 45 yaşındaki Maria, üç çocuğuna kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdiğinde donup kaldı. Ekmek fiyatı bir haftada %15 artmıştı. Yumurtalar? Onlar da öyle. “Dün 2.50 dolara aldığım yumurta kartonu bugün 3.75 dolar olmuş. Bu nasıl bir sihirbazlık böyle?” diye homurdandı, buzdolabının kapağını sertçe kapatırken. Telefonunu eline aldı, sosyal medyada başkanın dünkü konuşmasını gösteren bir videoyu izledi: “Ülkemizde hayat pahalılığı diye bir şey yok. Her şey çok ucuz, halkımız refah içinde.” Maria’nın kaşları çatıldı. “Refah mı? Benim refahım buzdolabımın boşluğunda kayboldu herhalde.”
Maria’nın hikayesi yalnız değil. Ülkenin dört bir yanında, insanlar market raflarına bakarken şaşkınlık içinde kalıyor. Bir ay önce 3 dolara aldıkları bir paket makarna şimdi 4.50 dolar. Benzin fiyatları da cabası. “Geçen yıl 50 dolara doldurduğum depo şimdi 75 dolar istiyor. Bu nasıl bir ekonomi böyle?” diye sordu, Ohio’da bir kamyon şoförü olan Jack, arkadaşlarına. Jack’in arkadaşı Tom, omuz silkerek cevap verdi: “Başkan diyor ya, her şey ucuz. Belki sen yanlış benzin istasyonuna gidiyorsundur.” Jack’in yüzü kıpkırmızı oldu. “Yanlış benzin istasyonu mu? Her yerde aynı fiyat, Tom. Her yerde!”
Başkanın Sihirli Mikrofonu
Beyaz Saray’ın basın odasında, başkanın sözcüsü Sarah Huckabee Sanders (ya da onun günümüzdeki muadili), kameraların karşısına geçti. “Başkanımızın dün yaptığı açıklamalar, ülkemizin ekonomik başarısının bir göstergesidir. Hayat pahalılığı diye bir şey yok. Tüketici Fiyat Endeksi’ne (TÜFE) bakarsanız, enflasyonun kontrol altında olduğunu görürsünüz.” Basın odasında bir uğultu yükseldi. Bir gazeteci, “Ama TÜFE geçen ay %6.5 artış gösterdi. Bu nasıl kontrol altında olabilir?” diye sordu. Sanders gülümsedi. “Sayın gazeteci, TÜFE’yi yanlış yorumluyorsunuz. Başkanımızın politikaları sayesinde enflasyon aslında düşüyor. Belki de siz yanlış verileri okuyorsunuzdur.”
Oysa gerçekler, Sanders’ın sözlerinden çok daha acımasızdı. TÜFE, son bir yılda %8’in üzerinde artış göstermişti. Gıda fiyatları %10, enerji fiyatları %20 artmıştı. Ama başkanın sözleri, sanki sihirli bir mikrofonla söylenmiş gibi, gerçekleri bir anda değiştiriveriyordu. “Başkan ne derse o olur. O diyorsa ucuzdur, ucuzdur işte” diye mırıldandı, Washington’da bir kafede oturan bir memur. Yanındaki arkadaşı, “Ama benim kira faturam %15 arttı” diye itiraz etti. Memur omuz silkerek cevap verdi: “Belki de sen yanlış evde oturuyorsundur.”
Enflasyonun Gölgesinde Bir Ülke
Maria, çocuklarını okula gönderdikten sonra işe gitmek için metroya bindi. Bilet fiyatları da artmıştı. “Geçen ay 2.75 dolara biniyordum, şimdi 3.50 dolar. Bu ne ya?” diye söylendi, turnikeden geçerken. Metroda yanına oturan yaşlı bir adam, “Genç hanım, başkan diyor ya, her şey ucuz. Belki de sen yanlış trene biniyorsundur” dedi. Maria, adama şaşkınlıkla baktı. “Yanlış tren mi? Aynı hat, aynı istasyon. Fiyatlar değişti işte.” Adam gülümsedi. “Belki de sen yanlış hayal kuruyorsundur.”
Maria işyerine vardığında, patronu toplantı odasında tüm çalışanları bekliyordu. “Hepinize müjdeli bir haberim var. Şirketimiz, enflasyona rağmen kârını artırdı. Bu yüzden maaşlarınıza %2 zam yapıyoruz.” Odada bir alkış koptu. Maria, “Ama patron, enflasyon %8. %2 zam ne işimize yarayacak?” diye sordu. Patron gülümsedi. “Maria, başkan diyor ya, her şey ucuz. %2 zam, %20 zam gibi bir şey.” Maria’nın yüzü asıldı. “Ama benim kiram %15 arttı.” Patron omuz silkerek cevap verdi: “Belki de sen yanlış evde oturuyorsundur.”
Gerçeklerin Peşinde
Maria, akşam eve döndüğünde, çocuklarıyla oturup televizyon izlemeye karar verdi. Haberlerde bir ekonomist, “TÜFE verileri, enflasyonun kontrol altında olmadığını gösteriyor. Gıda ve enerji fiyatlarındaki artış, halkın alım gücünü ciddi şekilde etkiliyor” diyordu. Maria’nın oğlu, “Anne, başkan yalan mı söylüyor?” diye sordu. Maria derin bir nefes aldı. “Hayır canım, başkan sadece farklı bir gerçeklikte yaşıyor.”
O gece, Maria yatağında dönüp durdu. Cüzdanındaki boşluk, banka hesabındaki azalan rakamlar gözünün önüne geliyordu. “Belki de ben yanlış gerçeklikte yaşıyorum” diye düşündü. Ama sonra marketten aldığı faturayı hatırladı. Ekmek, süt, yumurta… Hepsi pahalanmıştı. “Hayır, ben yanlış gerçeklikte yaşamıyorum. Ben sadece enflasyonun gölgesinde yaşıyorum.”
Sabah olduğunda, Maria kararını vermişti. Çocuklarını okula gönderdikten sonra, yerel bir gazeteye gidip hikayesini anlatacaktı. “Belki de başkanın sihirli mikrofonu benim sesimi de duyurur” diye düşündü, kapıyı kapatırken. Dışarıda, güneş yükseliyordu. Ama Maria’nın gözünde, enflasyonun gölgesi hala çok uzundu.
