Gerçeklik mi Dedin? Yeniden Başlatıp Geri Geleceğim: XR Gözlükler ve Sonsuz Güncelleme Döngüsü!

8 Dak Okuma

Sevgili okur, biliyorum sen de benim gibi, sabah uyanır uyanmaz ilk iş telefonuna sarılıp “yeni ne var?” diye kontrol edenlerdensin. Hatta dur, itiraf et, bazen o kadar hızlısın ki daha gözünü tam açmadan parmakların şifreyi girmiş oluyor. İşte tam da bu hızla, bu “hep daha fazlası” beklentisiyle yaşayan bizler için, teknoloji dünyası dur durak bilmiyor. Geçenlerde kulağıma çalınan bir haber var ki, oturdum düşündüm: “Yine mi?”

İlk Bakış: Yine mi Yeni Bir Oyuncak, Yine mi Yeni Bir Gözlük?

Şimdi efendim, bu teknoloji aleminde bir “Android Show” yapılmış, bizim Galaxy XR gözlüklere yeni güncellemeler gelmiş, bir de üstüne gelecekteki Android XR cihazlarından bahsedilmiş. Allah aşkına, daha geçen sene aldığımız telefonun kamerasının bilmem kaçıncı özelliğini tam keşfedemeden, “giyilebilir teknoloji” diye diye bizi gözlüklerle falan donatmaya kalktılar. Hani şu sanal gerçeklik (VR) ve artırılmış gerçeklik (AR) muhabbeti var ya, işte onun daha havalı, daha “genişletilmiş” hali, yani XR.

Gözlükler Hayatımıza Nasıl Sızdı?

Hatırlasana, bir zamanlar VR gözlükler vardı, kafamıza kocaman bir kutu takıp zombi vuruyorduk. Sonra bir ara Google Glass çıktı, millet “yok artık, robot mu olacağız” diye isyan etti. Şimdi ise Galaxy XR ile bu gözlükler, sanki “hiçbir şey olmamış gibi” hayatımıza entegre olmaya çalışıyor. Ben de diyorum ki, sevgili teknoloji devleri, bir durun nefes alın. Daha ben Instagram filtresiz fotoğraf atmaya alışamamışken, siz benim gözlüğümden dünyayı filtrelememi istiyorsunuz. Hadi canım! Ya da dur, belki de asıl mesele bu, değil mi? Gerçeklik bazen o kadar tatsız tuzsuz oluyor ki, “bir filtre atsak da güzelleşse” diyoruz.

Galaxy XR Güncellemeleri: Gerçekliğe Yama Yapmak mı Lazım?

Peki bu “yeni güncellemeler” neymiş? Detaylar biraz muallakta kalsa da, biliyoruz ki teknoloji dünyasında “güncelleme” demek, genelde “eski sürümünüz artık yeterince iyi değil, hadi yeni bir şeyler alın” demenin kibarcasıdır. Sanki hayatlarımızda yeterince “güncelleme” yapmıyormuşuz gibi, şimdi bir de sanal gerçekliğimize yama yapmamız gerekecek.

Hangi Özellikler Geliyor, Kimin İşine Yarıyor?

Muhtemelen daha akıcı grafikler, daha stabil bağlantı, belki de sanal ortamda daha gerçekçi etkileşimler… Kimin işine yarar? Tabii ki o gözlükleri alıp, “ben bu teknolojinin öncüsüyüm” edasıyla gezen, her yeni çıkan şeye ilk atlayan o “early adopter” tayfasına. Hani şu, daha iPhone 15 yeni çıkmışken 16’sını bekleyen, 4K televizyonu varken 8K’sına iç geçiren arkadaşlarımız var ya, işte onlar. Onlar için bu güncellemeler adeta bir bayram havası. “Aaa, bak şimdi sanal kahvemi daha gerçekçi yudumlayabileceğim!” falan diye sevineceklerdir, eminim.

Eski Sevgiliye Yeni Makyaj Gibi

Bu güncellemeler bana hep eski sevgilinin yeni imaj çalışmasını hatırlatır. Hani ayrılırsın, sonra bir bakarsın çocuk saçını kestirmiş, spora başlamış, yeni bir hobi edinmiş. “Bak ben değiştim, gel beni tekrar sev” der gibi. Teknolojinin de bize yaptığı tam olarak bu. “Bak ben bu Galaxy XR’ı biraz daha cilaladım, biraz daha özellik ekledim, şimdi daha çekiciyim, hadi gel beni tekrar dene!” Sanki ilk aldığında yeterince iyi değilmiş gibi. Hadi ama, biliyorsun değil mi, o eski sevgili ne kadar değişirse değişsin, temelinde aynıdır. Bu gözlükler de öyle, en fazla birkaç piksel daha parlak, birkaç hareket daha akıcı olur. Gerçek dünyadaki dertlerini çözmez, sadece sana yeni bir “kaçış” alanı sunar.

Android XR’ın Geleceği: Matrix’e Tek Bilet mi Kesiyoruz?

Asıl korkutucu kısım, gelecekteki Android XR cihazlarından bahsedilmesi. Bu, “daha yeni başlıyoruz” demenin teknoloji dilindeki karşılığı. Yani sevgili okur, bu gözlükler sadece bir başlangıç. Yarın öbür gün belki de kontak lenslerimize entegre edilecek, belki beynimize çip takacaklar. “Matrix” filmi bir bilim kurgu olmaktan çıkıp, “belgesel” kategorisine terfi edebilir, kim bilir?

Cihazlar Mı Bizi Yönetecek, Biz Mi Onları?

Düşünsene, sabah uyanıyorsun, gözlüğün sana “Bugün hava yağmurlu, ama sanal dünyanda güneş açtırabilirim” diyor. Ya da işe giderken, “Bu yolda trafik var, istersen sanal bir toplantıya katılıp bekleme süresini verimli geçirebilirsin” diye fısıldıyor. Bir yandan harika, değil mi? Ama diğer yandan, kontrol kimde? Biz mi bu cihazları kullanıyoruz, yoksa onlar mı bizim hayatımızı optimize etme bahanesiyle bizi yönetiyor? Hani şu sosyal medyada “Algoritma beni nereye sürüklerse oraya gidiyorum” diyenler var ya, işte o algoritma şimdi üç boyutlu olacak. Hadi hayırlısı.

Sosyal Medya Filtrasyonu Artık Üç Boyutlu

Instagram’da filtrelerle fotoğrafımızı güzelleştirme derdimiz, şimdi gerçekliğimizi güzelleştirme boyutuna mı taşınıyor? Düşünsene, evdesin ama gözlüğün sana Paris’te bir kafede oturduğunu gösteriyor. Ya da o sıkıcı toplantı odasında aslında tropik bir adada palmiye ağaçlarının altında sandalyende sallanıyorsun. Bir yanım “harika olurdu!” derken, diğer yanım “bu kadar da olmaz artık!” diye isyan ediyor. Gerçeklikten bu kadar kopmak, bizi daha mutlu mu eder, yoksa daha yalnız mı?

Sanal Gerçeklik mi, Sanal Kaçış mı?

Bu teknoloji harikaları, bize ne vadediyor peki? Daha iyi bir deneyim mi, yoksa gerçekliğin sıkıcılığından sanal bir kaçış mı? Bence ikisi de. Ama asıl soru şu: Kaçışın bedeli ne?

Dijital Detox Mu Dedin? Güldürme Beni!

Bir yandan “dijital detoks yapalım, telefondan uzak duralım” diye ahkam kesenler, diğer yandan gözlükleri takıp bambaşka bir “dijital gerçekliğe” dalıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu, sevgili okur! Hani şu, sigarayı bırakıp elektronik sigaraya başlayanlar gibi. Alışkanlığı bırakmıyorsun, sadece aracını değiştiriyorsun. Benim bildiğim detoks, tamamen arınmak, uzaklaşmak demektir. Bu ise, kendini yeni bir bağımlılığın kucağına atmak gibi.

İnsan Bağlantısı 2.0: Avatarla Randevu?

En çok da insan ilişkilerini merak ediyorum. Zaten yüz yüze görüşmek yerine mesajlaşmayı tercih eden, telefonla konuşmaktan imtina eden bir nesil olduk. Şimdi bir de bu XR gözlükler çıkınca, “Gerçek bir insanla mı görüşeceğim? Aman ne gerek var, avatarımla buluşurum, daha iyi!” mi diyeceğiz? Sanal bir âlemde kurulan ilişkiler ne kadar gerçek, ne kadar samimi olabilir? Ya da dur, belki de o sanal avatarlar, bizim gerçek hayatta olmak istediğimiz ama olamadığımız, olmak için çok çabaladığımız “mükemmel” versiyonlarımız olur. Kim bilir, belki de o zaman herkes birbiriyle daha iyi anlaşır, zira herkesin sanal dünyadaki “ben”i, gerçek hayattakinden daha cool, daha zeki, daha esprili olur. Hadi itiraf et, sen de kendi avatarının daha havalı olmasını istemez misin?

Velhasıl kelam, teknoloji ilerliyor, dünya değişiyor. Biz bu gözlükleri takıp sanal kahvelerimizi yudumlarken, dışarıda gerçek bir hayat akıp gidiyor. Belki de bu yeni gerçeklikler, bize kendimizi ve asıl gerçekliğimizi sorgulatmak için bir fırsattır. Ya da belki de sadece yeni bir oyuncaktır, hepsi bu. Kim bilir, belki de bu yazıyı okurken sen çoktan o gözlükleri takmış, kendini bambaşka bir evrende bu satırları okurken bulmuşsundur. Vay be, düşünmesi bile garip. Neyse, ben bir kahve yapayım da gerçekliğe bir mola vereyim. Sen de git, o gözlükleri alıp almayacağını bir daha düşün. Ya da düşünme, belki de düşünmek için bile bir gözlüğe ihtiyacın vardır, kim bilir…

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış