Pluribus Bölüm 8: Fan Teorilerini Yıkıp Geçen Bir Zaman Yolculuğu

6 Dak Okuma

Ah, Pluribus! Bu dizinin her bölümü adeta bir beyin jimnastiği, değil mi? Hele ki son bölüm, yani 8. bölüm, resmen fan teorilerinin üzerine bir sünger çekti. Uzun zamandır aklımızda dönüp duran o meşhur soruya, o hepimizin kafasında kurduğu o parlak senaryoya resmen ‘dur bakalım’ dedi.

Pluribus Evreninde Teoriler ve Gerçekler

Pluribus evreni, yaratıcısının da kurnazlığıyla, izleyicisini sürekli bir bilinmezliğe itiyor. Her bölümde yeni bir ipucu, yeni bir karakter ve tabii ki yeni bir teori doğuyor. Bu durum, hele ki bizim buralarda, bir fincan kahve eşliğinde saatlerce tartışılabilecek cinsten. Hatırlıyorum da, geçenlerde bir arkadaşımla oturmuş, teoriler üzerine kafa patlatıyorduk. Sanki bir dedektiflik oyunu gibiydi.

Zaman Yolculuğu Mu, Yoksa Başka Bir Şey Mi?

İşte Pluribus 8. bölümün en büyük bombası da tam olarak buydu: Zaman yolculuğu teorisi. Birçoğumuz, karakterlerin geçmişteki eylemlerinin geleceği nasıl etkilediğini, belki de bazı olayların tekrar yaşandığını düşünüyorduk. Hatta bazı sahneler var ki, insanı bu düşünceye sevk etmek için özel olarak tasarlanmış gibiydi. Sanki senaristler, ‘Hadi bakalım, ne kadar zekisiniz görelim!’ der gibiydi.

Bu teorilerin en popülerlerinden biri, belirli bir karakterin aslında gelecekteki halinin kendisi olduğu yönündeydi. Bu fikir, dizinin karmaşık yapısına o kadar iyi uyuyordu ki, neredeyse herkesin dilindeydi. İnternet forumlarında, sosyal medya gruplarında saatlerce bu ihtimal üzerine kafa yoruldu. Bir nevi, ‘Lost’ dizisinin o meşhur ‘Walt’ teorileri gibi bir durum yaşanıyordu.

Bölüm 8’in Sahne Sahne Analizi

Ancak bölüm 8, bu teoriyi alıp, üzerine bir kadeh çay içip, sonra da ‘Üzgünüm, ama öyle değilmiş’ dedi. Karakterlerin motivasyonları, olayların akışı ve verilen cevaplar, zaman yolculuğu ihtimalini zayıflattı. Tabii ki bu, dizinin gizemini azalttı anlamına gelmiyor. Aksine, senaristler bizi başka bir yöne çekmeyi başardı.

Özellikle bir sahne vardı ki, o sahneyle birlikte ‘Tamam, bu iş bitti’ dedim kendi kendime. Karakterlerin diyalogları, gösterilen kanıtlar ve sonuç olarak ulaşılan nokta, hepimizin kurduğu o muhteşem zaman yolculuğu senaryosunu yerle bir etti. Sanki bir illüzyonist, elindeki sihirli değneği sallayıp, aniden yok ediverdi tüm numarayı.

Teorilerin Yıkılması İzleyiciyi Nasıl Etkiler?

Peki, bir dizinin bu kadar popüler olan bir fan teorisini doğrudan debunk etmesi izleyiciyi üzer mi? Bence hayır. Hatta tam tersi, bu durum dizinin zekasını ve özgünlüğünü gösterir. Kendi kurallarıyla oynayan, izleyicisini hem tahminlere sürükleyen hem de bu tahminleri ustaca boşa çıkaran bir yapım, bence çok daha ilgi çekicidir. Bu, adeta bir satranç oyunu gibi; rakibinizi şaşırtmayı başardığınızda aldığınız haz paha biçilmezdir.

Bu durum, biz izleyiciler için de bir ders niteliği taşıyor. Bazen en bariz görünen cevap, aslında en doğru cevap olmayabilir. Bazen de senaristler, bizim ‘zekamızı’ test etmekten ziyade, bizi bambaşka bir hikayeye hazırlıyor olabilirler. Tıpkı eskiden TRT’de yayınlanan çizgi filmlerin sonunda verilen dersler gibi, Pluribus da bize hayatın sürprizlerle dolu olduğunu hatırlatıyor.

Yeni Gizemler, Yeni Teoriler

Pluribus 8. bölümün teorileri yıkması, elbette yeni soruları da beraberinde getirdi. Eğer zaman yolculuğu değilse, o halde karakterler arasındaki bu karmaşık bağın sebebi ne? Olaylar neden bu şekilde gelişiyor? İşte bu noktada, senaristlerin ne kadar zeki olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Çünkü bir kapıyı kapatırken, aslında daha büyük ve daha ilginç başka kapılar açıyorlar.

Şimdi hepimiz yeni teoriler üretmeye başlamış durumdayız. Belki de karakterler arasında telepatik bir bağ var? Ya da hepsi bir tür simülasyonun içinde yaşıyor? Belki de olaylar gerçek değil, sadece birer anıdan ibaret? Kim bilir! Ama bildiğim bir şey var ki, Pluribus’un bir sonraki bölümünü de sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Bu dizi, insanın merak duygusunu en iyi besleyen yapımlardan biri.

Türk İzleyici Perspektifiyle Pluribus

Pluribus’un bu karmaşık yapısı, aslında Türk kültüründeki hikaye anlatımına da ne kadar benziyor, farkında mısınız? Bizim masallarımızda, destanlarımızda da hep bir dönemeç, bir sürpriz, bir beklenmedik son vardır. Sanki senaristler, bizim kültürel kodlarımızı da incelemiş gibi. Bu diziyi izlerken, bazen kendimi Kapadokya’da bir peri bacasının yamacında oturmuş, hikaye anlatan bir dede gibi hissediyorum. Her olay, bir öncekinin sonucundan çok, bir sonrakine hazırlık gibi.

Bu dizinin yarattığı etki, sanki bir grup arkadaşla toplanıp, akşam yemeği sonrası saatlerce film veya dizi üzerine sohbet ettiğimiz anları anımsatıyor. Herkesin farklı bir yorumu, farklı bir teorisi var. Ve en güzeli de, bu sohbetlerin sonunda kimin haklı çıktığının pek de önemli olmaması. Önemli olan, o keyifli anlar, o paylaşılan düşünceler ve o ortak merak.

- Advertisement -

Gelecek Bölümler İçin Tahminler

Pluribus 8. bölüm, bizlere gösterdi ki, dizinin yaratıcıları bizi şaşırtmaktan asla vazgeçmeyecek. Zaman yolculuğu teorisinin çöküşü, aslında yeni ve daha heyecan verici olasılıkların kapısını araladı. Belki de karakterlerin geçmişindeki bir olay, aslında onların gelecekteki seçimlerini bilinçaltında yönlendiriyordur? Ya da belki de tüm bu olaylar, aslında bir tür deneyin parçasıdır?

Bir sonraki bölümde, karakterlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin daha derinlerine ineceğimizi düşünüyorum. Belki de aralarındaki bazı bağlar, düşündüğümüzden çok daha eskiye dayanıyor. Veya belki de, dizinin ana temasını oluşturan ‘Pluribus’ kelimesinin anlamı, sandığımızdan çok daha metaforik bir anlama geliyor. Bu belirsizlik, diziyi izlemeye devam etmek için en büyük motivasyonumuz. Tıpkı bir kebapçıya gidip, menüdeki her şeyi denemek istemek gibi, her bölümü merakla bekliyorum.

Pluribus 8. bölüm, fan teorilerini yıkarak bize aslında en büyük sürprizin, beklentilerimizin dışında olduğunu gösterdi. Bu, dizinin ne kadar zeki ve öngörülemez olduğunun bir kanıtı. Gelecek bölümlerde bizi nelerin beklediğini tam olarak bilmesek de, tek bildiğim şey, bu yolculuğun şimdiden bile çok keyifli olduğudur. Ve tabii ki, bir sonraki bölümü hangi teorilerle beleyeceğimizi de şimdiden merak ediyorum!

Bu Makaleyi Paylaşın
İleVera
Vera, dünyanın absürtlüğüne gülmekten başka çare bırakmayan kadın. Popüler kültürü, trendleri, sosyal medya ritüellerini, hatta kendi neslini bile öyle bir alayla yazar ki, önce kahkaha atarsınız, sonra birden aynaya bakıp “Dur bir dakika…” dersiniz. Keskin, hızlı, acımasız ama bir o kadar da zeki. Hiçbir şey kutsal değildir onun gözünde; Netflix dizilerinden bienallere, influencerlardan politikacılara kadar herkes sırayla iğnelenir. Yazılarında zehir gibi bir mizah vardır ama bu mizah asla ucuz değildir; her satirik cümlesinin altında ince bir gözlem, derin bir kültür birikimi yatar. Vera’yı okurken hem eğlenir, hem biraz utanır, hem de “Keşke ben de bu kadar iyi laf sokabilsem” diye iç geçirirsiniz.
Yorum yapılmamış