Bazen düşünüyorum, bu hayat denilen şeyin sonu nereye varacak? Enflasyon desen diz boyu, temel ihtiyaçlar desen lüks oldu. İşte tam da bu noktada, uzak diyarlardan gelen bir haber içime bir kurt düşürdü: Amerikalılar temel ihtiyaçları için GoFundMe’ye koşuyormuş. Evet, yanlış duymadınız. Ev kirası, yiyecek parası, faturalar… Bunlar için artık sanal bağış siteleri popülerleşiyormuş. Sanki hepimizin cebindeki son kuruşu da dijital bir dilenciye uzatıyor gibi.
GoFundMe Mucizesi: Sanal Yardım Eli mi, Yoksa Sistem Çöküşü mü?
Şimdi bu haberi okuyunca ister istemez Türkiye’deki durumu da aklıma getiriyorum. Bizim burada da durum pek iç açıcı değil, malumunuz. Market arabasını doldururken her bir ürünün fiyatını iki kere düşünmek, kirayı ödeyebilmek için günlerce uykusuz kalmak… Bunlar artık hayatımızın rutini haline geldi. GoFundMe gibi platformlar, Amerika’da temel ihtiyaçlar için kullanılırken, acaba bizde de böyle bir eğilim başlar mı diye düşünmeden edemiyorum. Başlasa ne olur, başlamasa ne olur? Zaten dilenciye dönmüşüz, sadece şekli değişir.
Temel İhtiyaçlar İçin Dijital Dilencilik: Yeni Normalimiz mi?
GoFundMe, aslında iyi niyetle kurulmuş bir platform. Hastalık, eğitim, acil durumlar gibi konularda insanlara destek olmak amacıyla yola çıkmışlardı. Ama şimdi bakıyoruz, insanlar evsiz kalmamak, açlıktan ölmemek için birbirlerinden para dileniyor. Bu durum, sistemin ne kadar çatırdadığının, kapitalizmin dişlilerinin insanları ne kadar ezdiğinin bir göstergesi değil mi?
Düşünsenize, bir zamanlar lüks araba reklamlarında gördüğümüz o ‘başarı hikayeleri’ şimdi temel ihtiyaçlarını karşılamak için kampanya başlatan insanlara dönüşmüş. Bu ironiyi görmemek elde değil. Sanki hayat, ‘Sen çalış, çabala, ama yine de yetmez’ diye hepimize meydan okuyor.
Türkiye’de GoFundMe Kültürü: Beklenen mi, Yoksa Uzak Bir İhtimal mi?
Türkiye’de bu tür platformların temel ihtiyaçlar için yaygınlaşması konusunda biraz şüpheliyim. Bizim kültürümüzde, komşuluk ilişkileri, akraba yardımlaşması gibi geleneksel destek mekanizmaları hala güçlü. Birbirimize dolaylı yoldan da olsa yardım etmeyi severiz. Ancak, hayat pahalılığı bu geleneksel bağları da zorluyor. Herkes kendi başının çaresine bakmaya çalışıyor.
Yine de, sosyal medyanın gücüyle birlikte, ‘yardım kampanyası’ furyası bir gün kapımızı çalabilir. Belki de şimdiden çalmaya başlamıştır da biz farkında değilizdir. İnstagram’da, Twitter’da gördüğümüz ‘duyarlılık’ çağrıları, aslında bu dijital dilenciliğin ilk adımları olabilir. Sadece adı konmamış hali.
GoFundMe Kampanyalarının Sırları: Kimler Destekleniyor, Kimler Görmezden Geliniyor?
Bu platformlarda başarılı olan kampanyalara baktığımızda, genellikle yürek burkan hikayeler, sevimli çocuklar veya acıklı hayvan hikayeleri görüyoruz. Ama ya sessiz kalanlar? Ya da hikayesi yeterince ‘dramatik’ bulunmayanlar? Onların durumu ne olacak? GoFundMe, bir nevi ‘en çok acıyan, en çok ilgi çeker’ mantığıyla işliyor sanki.
Bu durum, insanları daha da çaresiz hissettirebilir. Sanki yardım alabilmek için bile bir performans sergilemek, dram yaratmak zorundasın. Bu da yetmezmiş gibi, bir de gelen bağışların nereye harcandığını takip etmek ayrı bir dert. Şeffaflık konusu da bu işin en hassas noktalarından biri.
Hayat Pahalıysa, Çözüm Nerede Aranmalı?
GoFundMe gibi platformlar, geçici bir çözüm sunabilir. Birkaç fatura ödenir, birkaç günlük yiyecek alınır. Ama asıl sorun köklerde. Sistemdeki adaletsizlik, gelir dağılımındaki uçurum, yükselen enflasyon… Bunlar çözülmeden, biz insanlar temel ihtiyaçlarımız için sanal kumbaralara umut bağlamaya devam ederiz.
Belki de yapmamız gereken, bu tür platformlara yönelmek yerine, sistemin kendisini sorgulamak. Neden çalışmamıza rağmen temel ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale geldik? Neden devletin sosyal destek mekanizmaları yetersiz kalıyor? Bu soruların cevaplarını aramak, GoFundMe’de kampanya başlatmaktan daha kalıcı bir çözüm sunabilir.
Sanal Kumbara Dolacak mı, Taşıp Taşmayacak mı?
Görünen o ki, GoFundMe ve benzeri platformlar, özellikle gelişmiş ülkelerde, hayat pahalılığının bir yan etkisi olarak daha da popülerleşecek. İnsanlar, devletin ve sistemin yetersiz kaldığı noktalarda birbirlerine destek olmaya çalışacaklar. Bu, hem umut verici hem de bir o kadar da düşündürücü bir durum.
Bizim için de bir ders niteliği taşıyor. Belki de bu platformları, acil durumlar için bir yedek akçe gibi düşünmek daha doğru olur. Ancak, temel ihtiyaçları karşılamak için sürekli bu yola başvurmak, sistemin iflas ettiğinin sessiz bir ilanıdır. Umarız ki, bir gün market sepetini doldururken veya kirayı öderken yüzümüzde bir tebessüm olur, bir GoFundMe kampanyasına değil.
Sonuç olarak, GoFundMe’nin temel ihtiyaçlar için kullanılması, küresel bir ekonomik sorunun dijital bir yansıması. Bu durum, bireysel çabaların ne kadar önemli olduğunu gösterse de, asıl çözümün sistemik değişikliklerde yattığını unutmamak gerekiyor. Belki de hep birlikte, daha adil bir ekonomik düzen için sesimizi yükseltmenin zamanı gelmiştir. Yoksa hepimiz bir gün sanal bir dilenciye dönüşebiliriz, kim bilir?
