Sevgili okur, hayat denen bu acayip yolculukta hepimiz ara sıra kendimizi bir rolün içinde bulmuyor muyuz? Hani böyle, sanki bir dizinin figüranıyız da, rolümüz gereği mutlu, başarılı, enerjik ve her daim pozitif olmak zorundaymışız gibi. İşte ben buna “mış gibi sendromu” diyorum. Hani bilirsin, bazen sosyal medyada öyle hayatlar görürsün ki, insanın “Yeminle biz aynı gezegende yaşamıyoruz” diyesi geliyor. Herkes balayında, herkes terfi almış, herkes zayıflamış, herkes mucizevi bir şekilde uyanmış ve günü muhteşem geçirmiş… Yalan! Hepsi yalan! Ya da en azından benim bildiğim hayat bu değil. Benim hayatımda sabahları yataktan çıkmak için en az üç alarmı erteleyen, kahvaltıda bile gözümün tavana dikildiği, işe giderken trafikte “keşke bu araba uçsa da kurtulsam” diye düşünen insanlar var. Ve bu insanlar çoğunlukta, benden söylemesi.
- Kendini Kandırmanın Sanatı: Neden ‘Mış Gibi’yiz Ki?
- ‘Mış Gibi’likten Kurtulma Yolları: Vera’nın Gizli Dokunuşları
- 1. Kendine Dürüst Olmak: İlk Adım Hep En Zoru
- 2. Hata Yapmaktan Korkma: Rezil Olmak da Güzeldir!
- 3. Küçük Mutlulukları Kutla: Her Gün Bir Bayram Havası
- 4. ‘Hayır’ Demeyi Öğren: Kendi Enerjini Koru
- 5. Sosyal Medya Detoksu Yap: Gerçek Hayat Daha Güzel!
- Son Söz: Mış Gibi Yaşamak Yerine, Olduğun Gibi Yaşa!
Kendini Kandırmanın Sanatı: Neden ‘Mış Gibi’yiz Ki?
Şimdi söyle bakalım, neden bu kadar çok “mış gibi” yapıyoruz? Bence en büyük sebep, mükemmel olma baskısı. Sanki hayat bir Instagram filtresiymiş de, biz de o filtreyi kapatmaya korkuyoruz. Hata yapmaktan, rezil olmaktan, beceriksiz görünmekten tırsıyoruz. Sanki hata yapınca hayatımız sona erecekmiş gibi. Halbuki en komik hikayeler, en unutulmaz dersler hep o hatalardan çıkmıyor mu? Düşünsene, eski sevgilinin doğum gününü unutmak mı daha komik, yoksa sırf bu yüzden başına gelenleri anlatmak mı? Bence ikincisi. Ya da o meşhur “selfie” çubuğuyla denize düşen amca figürünü hatırla. İşte hayat, o amca kadar gerçek ve komik olmalı. Ama biz ne yapıyoruz? Her şeyi paketleyip, pırıl pırıl bir kutuya koyup sunmaya çalışıyoruz. Sanki hayat bir pastaymış da, sadece en süslü kremalı dilimi göstermemiz gerekiyormuş gibi.
‘Mış Gibi’liğin Farklı Yüzleri: Birkaç Örnek Vaka
Hadi gel biraz vaka incelemesi yapalım, senin de başına gelmiştir eminim.
Kariyer Kahramanı Rolü
En popüler “mış gibi”lerden biri bu. İş yerinde her şey yolundaymış gibi davranmak. “Evet, proje tam da planladığımız gibi ilerliyor” dersin ama aslında ortada ne plan var ne de ilerleme. Sadece bir kaos ve sen de o kaosun ortasında, elinde boş bir kahve fincanıyla, “Ben buradayım, bir şey yapıyorum” pozu verirsin. Aslında tek istediğin şey, öğle yemeğinde ne yiyeceğini düşünmek ya da o dünkü dedikodunun sonucunu merak etmektir. Hani bilirsin, bazen patronun “Verimli bir toplantıydı, değil mi?” dediğinde içinden “Sen öyle san, ben aklımda yeni bir dizi bölümü çeviriyorum” dersin ya, işte o an tam olarak bu rolü oynuyorsundur.
Aşk Meleği Sendromu
Bu da ayrı bir vaka. İlişkinin pamuk ipliğine bağlı olduğunu bile bile, “Bizim ilişkimiz kusursuz, kimse bizim gibi olamaz” diye övünmek. Sosyal medyada sürekli “canım sevgilimle” pozları verirsin ama gerçekte konuşmaya vakit bulamazsın. Ya da sürekli kavga edersin de, birisi sorduğunda “Bizim aramızda tatlı atışmalar olur, bu da aşkın tuzu biberi” dersin. Ay ne kadar tatlı! Sanki İstanbul trafiğinde sıkışıp kalmış iki insan gibi, birbirine korna çalıp sonra da “Bak ne kadar uyumluyuz, aynı anda korna çalıyoruz” diyecekler. Saçmalık!
Sağlık Tanrısı Modeli
Bu da son zamanlarda popülerleşti. Herkes spor salonundan çıkmış, organik besleniyor, detoks yapıyor… Sen ise gece yarısı canın çektiğinde buzdolabının kapağını açıp, içeriden bir dilim pasta çalmakla meşgulsün. Ama ne yaparsın, arkadaş ortamında konu açılınca “Aa evet, ben de geçen hafta üç gün glutensiz beslendim, inanılmaz iyi geldi” dersin. Yalan! Bırak bu işleri, git bir dilim pasta ye, ne var yani? Hayatın tadı tuzu kaçmasın.
‘Mış Gibi’likten Kurtulma Yolları: Vera’nın Gizli Dokunuşları
Tamam, anladık, hepimiz ara sıra “mış gibi” yapıyoruz. Peki, bu durumdan nasıl kurtulacağız? İşte benim Vera usulü, hem komik hem de işe yarar birkaç ipucu:
1. Kendine Dürüst Olmak: İlk Adım Hep En Zoru
Bunu söylemesi kolay, yapması zor biliyorum. Ama şöyle düşün, eski bir arkadaşınla buluştuğunda, “Nasıl gidiyor hayat?” sorusuna “İyi” demek yerine, “Valla ne yalan söyleyeyim, biraz sıkıntılıyım ama üstesinden geleceğim” demek gibisi var mı? İşte bu dürüstlük, omuzlarından büyük bir yükü kaldırır. Kendine karşı dürüst olmak, başkalarına karşı da daha samimi olmanı sağlar. Hani bazen sosyal medyada “Bugün kendimle baş başa kaldım ve hayatımın anlamını buldum” yazarlar ya, işte sen de o anı gerçekten yaşa. Kendi kendine kal, ne istediğini, ne istemediğini bir sorgula. Belki de istediğin tek şey, o gece yarısı yediğin dilim pastadır, kim bilir?
2. Hata Yapmaktan Korkma: Rezil Olmak da Güzeldir!
Şimdi söyle bakalım, hayatında hiç kimseye yakalanmadan, kusursuz bir şekilde ilerlediğini iddia edebilir misin? Yemezler! Hepimiz hata yapıyoruz. Önemli olan o hatalardan ders çıkarmak ve hatta onları birer espri malzemesi haline getirebilmek. Hani bilirsin, bazen bir arkadaşınla oturursun da, “Ya geçen gün başıma ne geldi biliyor musun?” diye anlatmaya başlarsın ya, sonra ikiniz de kahkahalara boğulursunuz. İşte hayat da biraz böyle olmalı. Hatalarını birer hikayeye dönüştür. Kim bilir, belki de bir gün o hikayelerle stand-up gösterisi yaparsın. Benden sana tavsiye, o “rezil olduğum an” dediğin şeyleri bir kenara not al. Bir gün bakarsın, en komik anıların onlar olur.
3. Küçük Mutlulukları Kutla: Her Gün Bir Bayram Havası
Herkes büyük başarıları beklerken, biz de küçük şeylerin tadını çıkarmayı öğrenmeliyiz. Sabah uyandığında pencereden giren güneş ışığı, mis gibi demlenmiş bir çay, trafikte hiç beklemeden geçen bir ışık… Bunlar da birer başarıdır, neden kutlamayalım ki? Hani bilirsin, bazen bir dizi izlersin de, karakterin küçücük bir şeyi başardığında bile ne kadar sevindiğini görürsün. İşte sen de hayatındaki o küçük başarıları fark et. Kendine minik ödüller ver. Belki bir fincan kahve, belki sevdiğin bir şarkıyı son ses dinlemek… Bunlar seni “mış gibi” yapmaktan uzaklaştırır ve daha gerçekçi bir mutluluk sunar.
4. ‘Hayır’ Demeyi Öğren: Kendi Enerjini Koru
Herkesi memnun etmeye çalışmak, en büyük “mış gibi” tuzaklarından biridir. “Evet, tabii ki gelirim”, “Elbette, sana yardım ederim” derken, kendi hayatını ihmal edersin. Unutma sevgili okur, sen bir süper kahraman değilsin. Her şeye yetişemezsin. Bazen “hayır” demek, hem kendine hem de karşındakine yapabileceğin en büyük iyiliktir. Bu, bencil olmak anlamına gelmez. Bu, kendi sınırlarını bilmek ve enerjini doğru yerlere harcamak demektir. Hani bilirsin, bazen o kadar çok şeyi aynı anda yapmaya çalışırsın ki, sonunda hiçbirini doğru düzgün yapamazsın. İşte o zaman “mış gibi” yapmaya başlarsın. O yüzden, “Hayır” demeyi öğren, hem daha az yorulursun hem de daha gerçekçi olursun.
5. Sosyal Medya Detoksu Yap: Gerçek Hayat Daha Güzel!
Biliyorum, zor bir öneri. Ama bazen o ekranlardan biraz uzaklaşmak, dünyaya başka bir gözle bakmanı sağlar. Sürekli başkalarının hayatlarını izlemek yerine, kendi hayatına odaklan. Gerçek hayatta sohbet et, gez, toz, eğlen. Sosyal medya, hayatın sadece cilalanmış bir versiyonudur. Unutma, o filtrelerin arkasında da senin benim gibi insanlar var. Belki de o “kusursuz” görünenler, aslında senin benim kadar “mış gibi” yapıyorlardır, kim bilir? O yüzden, zaman zaman sosyal medya detoksu yap. Kendine gel, gerçek dünyayla yeniden bağ kur. Göreceksin, hayatın o filtreler olmadan da ne kadar renkli olduğunu fark edeceksin.
Son Söz: Mış Gibi Yaşamak Yerine, Olduğun Gibi Yaşa!
Ve işte böyle sevgili okur, hayatın o “mış gibi” yollarından sıyrılıp kendi gerçek yoluna çıkmak senin elinde. Mükemmel olmak zorunda değilsin, herkesi memnun etmek zorunda değilsin. Sadece kendin olmaya çalış. Hatalarınla, kusurlarınla, kahkahalarınla, hüzünlerinle… Hepsi senin bir parçan. Bu karmaşanın içinde kaybolmak yerine, onu kucakla. Çünkü hayat, en çok kendin olduğunda güzel. Şimdi git ve o mükemmeliyetçi maskeyi bir kenara at, gerçek senle tanışma zamanı. Kahveni soğutma, hayat kısa.
